Alptekin DURSUNOĞLU
Haziran’daki
Obama-Putin görüşmesi, Suriye sorununun çözümü kadar Dostların çekirdeğinin
kaderini de belirleyecek gibi gözüküyor.
Irak işgali için BM’den onay alamayan
ABD’nin 2003 yılında oluşturduğu “uluslar arası koalisyon” model alınarak
kurulan “Suriye Dostları grubu” toplantılarının altıncısı, 20 Nisan’da
İstanbul’da yapıldı.
Dışişleri Bakanı
Ahmet Davutoğlu, ABD Dışişleri Bakanı John Kerry ile 7 Nisan tarihli Türkiye
ziyaretinde kararlaştırdıkları dünkü toplantıyı “çekirdek grup toplantısı”[1]
diye tanımladı.
“Çekirdek”
tanımlamasından, son iki yıldır Suriye’deki yönetimi devirmek için ekonomik,
siyasi, askeri her türlü aracı fiilen kullanan ve diğer ülkeleri de bu “devrim”
projesine katmaya çalışan devletlerin kastedildiği anlaşılıyor. Zira dün ABD,
Türkiye, İngiltere, Fransa, İtalya, Almanya, Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri,
Katar, Ürdün ve Suudi Arabistan’ı[2] İstanbul’da bir araya getiren ortak
özellik bu.
İtalya, Almanya,
Birleşik Arap Emirlikleri, Mısır ve Ürdün’ü, ayrıntıları bağımsız bir yazı
konusu olabilecek kendilerine özgü birtakım şartlardan ve çekincelerden dolayı
aslında “çekirdek” değil, uluslar arası ittifak ilişkilerinden dolayı “çekirdek
grubunun” destek üniteleri olarak nitelemek daha doğru.
Suriye’ye
müdahale konusunda Rusya ve Çin’in vetosuyla karşılaştıkları BM Güvenlik
Konseyi’ni bypass etmek için oluşturulan “Dostlar grubunun” asıl çekirdeğini
oluşturan ülkelerin niteliği bu grubun hedefleri konusunda da “Suriye
devriminin” niteliği konusunda da yeterli ölçüde fikir veriyor.
Suriye devriminin çekirdeği
1- İngiltere ve Fransa: Sykes-Picot anlaşmasıyla
bölge haritasını kendi nüfuz alanlarına göre belirleyen tarihsel sömürgeciliğin
en önemli iki Batılı ülkesi.
2- Amerika: Bölgedeki düzenle dünya liderliği
arasında doğrudan ilişki gören çağımızın tek kutuplu dünya heveslisi süper
gücü.
3- Katar ve Suudi Arabistan: Hiçbir yönetim
kademesi seçimle belirlenmeyen tüm siyasi standartlar açısından dünyanın en
gerici feodal rejimleri.
4- Türkiye: Tarihsel Osmanlı sınırları içerisinde
kurmayı hedeflediği siyasi ve ekonomik nüfuzu, Batılı müttefikleriyle
ilişkilerinde koz olarak kullanmaya çalışan Yeni Osmanlı rejimi.
5- Ulusal Koalisyon: Dostlar grubunun çekirdeğini
oluşturan bu altı ülke tarafından kurulan, yönlendirilen ve desteklenen ve
iktidara ulaşma konusunda da hiçbir kırmızıçizgisi bulunmayan diasporadaki
heterojen muhalifler topluluğu.
Dostlar grubu toplantıları ve hedefleri
Dostlar grubu,
Mısır ve Tunus’ta olduğu gibi kısa sürede kitlesel bir halk devrim yapmayı
başaramayan muhalifler için BM Güvenlik Konseyi bypass edilerek Libya tarzı bir
devrimin zemininin yaratılması için oluşturuldu.
Amerikan
Dışişleri Bakanı Hillary Clinton ile birlikte bu oluşuma öncülük eden Dışişleri Bakanı
Ahmet Davutoğlu, Arap Birliği ile İngiltere ve Fransa tarafından hazırlanan
karar taslağının 4 Şubat’ta Rusya ve Çin tarafından veto edilmesinden hemen
sonra Washington’a giderken “İstiyoruz ki, bu konuya Birleşmiş Milletler
dışında kapsayıcı bir platform içinde çözüm arayalım”[3] diyerek BM’yi bypass
etme hedefini itiraf etmişti.
Uluslar arası
yasalar bakımından dış müdahale kararı konusundaki tek meşru merci olan BM
Güvenlik Konseyi’ni bypass etmek amacıyla oluşturulan “Dostlar grubu” şu
hedefleri gerçekleştirmeye yönelik adımlar attı.
1- Suriye yönetiminin ve müttefiklerinin
yalnızlaştırılması,
2- Çekirdek grubu tarafından kurulup desteklenen
muhalif örgüte uluslar arası saygınlık kazandırılması.
3- Suriye devrimi projesinin mali
kaynaklarının çeşitlendirilmesi, başından beri bu yükü omuzlayan Körfez
ülkeleriyle Türkiye’nin yükünün hafifletilmesi.
4- Muhalif örgütün “Dostların” belirlediği
ölçülere göre siyasi ve askeri açıdan yapılandırılması ve Libya modeli
bir devrim için gerekli olan kurtarılmış bölgenin yaratılabilmesi için
muhaliflerin silahlandırılması.
5- Nihai aşamada BM Güvenlik Konseyi aracılığıyla
gerçekleştirilemeyen dış müdahalenin Dostlar grubu tarafından desteklenecek
NATO müdahalesiyle gerçekleştirilmesi.
Dostlar grubu,
bu hedefler doğrultusunda şimdiye kadar 6 toplantı yaptı.
1- Tunus toplantısı:24 Şubat 2012’de yapılan bu
toplantıda “Dostlar grubu” hem kendi meşruiyetini hem de örgütlediği muhalif
grubun meşruiyetini ispata, Suriye yönetimi ile müttefiklerini ise
yalnızlaştırmaya çalıştı.
Toplantının
teması grubun oluşumuna öncülük eden
Davutoğlu tarafından şu cümlelerle özetlendi: “Bu, yönetime yönelik bir
mesajdır: Gittikçe yalnızlaşıyorsunuz, uluslararası toplumdan, insanlığın
vicdanından kopuyorsunuz. Onu destekleyen taraflara da bir mesaj var burada:
siz de bu rejimle birlikte bu yalnızlaşmayla karşı karşıya kalıyorsunuz,
kalmamalısınız.”[4]
Bu toplantı
hem grubun kendisi hem de yönlendirdiği muhalif örgüt açısından bir “meşruiyet”
ispatı niteliğinde olduğu için katılımın çok olmasına özen gösterilmiş, 68 ülke
temsilcisinin toplantıya gelmesi sağlanmıştı.[5] Dolayısıyla da eyleme yönelik
bir karar alınmamış, -gerçi Katar ve Türkiye, henüz Arap Birliği çözüm
girişiminin sürdüğü 3 Ocak 2012’de Suriye’deki silahlı grupları silahlandırmaya
başlamış[6] olsa da- örneğin Suudi Arabistan ve Katar tarafından gündeme
getirilen muhaliflerin silahlandırılması önerisi kabul görmemişti.
2- İstanbul toplantısı:Tunus toplantısındaki kadar
bir katılımla gerçekleşen1 Nisan (2012) toplantısı, “çekirdek”ler tarafından
kurulan Ulusal Konsey adlı muhalif örgütü “Suriye halkının temsilcisi” olarak
tanımaya ve ekonomik açıdan güçlendirmeye yönelikti.
Dostların
çekirdek grubu içinde yer alan Körfez ülkeleri, başlattıkları Arap Birliği
girişimi ile Şam’ı Yemen
formülüne uygun “devrim”le teslim alamamıştı.
4 Şubat’taki
Rusya ve Çin vetosu da “Dostların çekirdeğine” Suriye’de Libya modeline uygun
devrim şartlarını oluşturma imkanı vermemiş; aksine onları BM başkanlık
bildirisiyle de desteklenen ve sorunun barışçı yollarla siyasi çözümünü öngören
Annan Planı ile karşı karşıya getirmişti.
Dostlar
grubu, 1. Nisan’daki İstanbul toplantısında, “Suriye yönetimini vaatleriyle
değil, uygulamalarıyla muhakeme edeceğiz. Annan’a verilen taahhütlerin yerine
getirilmesi için açılan fırsat penceresinin ucu açık değildir.” “Katliamlar”
devam ederse Annan’ı Güvenlik Konseyi’ne dönmek de dahil olmak üzere bundan
sonraki adımlar için bir zaman çizelgesi kararlaştırmaya davet ediyoruz.”
“Suriye halkının korunması için bazı ek tedbirler üzerinde çalışmaya devam
edeceğiz”[7] ifadeleriyle zahiren Annan planına destek vermekte ancak bunu
gerekli gördükleri anda “Şam yönetimi siyasi çözümden yana değil, artık uluslar
arası müdahale kaçınılmaz” argümanı ile sabote edeceklerini ortaya koymuştu.
3- Paris
toplantısı:6 Temmuz’da (2012) yapılan bu toplantı, sabote edilen Annan planı
sonrasında 18 Temmuz’da Şam’daki Ulusal Güvenlik binasını hedef alan saldırıyla
resmen uygulamaya konacak vekalet savaşının hemen öncesinde yapılması
bakımından dikkat çekiciydi. Bu toplantının başlatılacak vekalet savaşını adeta
açıkça ilan eden
teması da Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande’ın “muhalifler kaderlerini
ellerine aldılar. Birçoğu ülkesini terk etti ama yakında dönecek. Bugünkü
toplantının tek amacı olmalı. BM Güvenlik Konseyi’nin bu krizde sorumluluk
almasını sağlamalıyız”[8] cümlesiyle özetlendi.
Ancak 18
Temmuz sonrası başlatılan vekalet savaşı Hollande’ın öngördüğü gibi Şam
yönetiminin yıkılmasıyla ve muhaliflerin Suriye’ye dönmesiyle sonuçlanmadığı
gibi 2012 yılının sonlarına doğru bu savaşın radikal silahlı grupların
etkisiyle kontrol dışına çıkabileceği görüldü.
4- Marakeş toplantısı:24 Aralık’ta Fas’ın Marakeş
kentinde yapılan bu toplantı Amerika’nın 1 Nisan’da “Suriye halkının meşru
temsilcisi” olarak kabul
ettiği İstanbul merkezli Ulusal Konsey adlı örgütün üstünü çizip Katar’da
Ulusal Koalisyon adlı yeni bir örgüt kurdurmasından sonra gerçekleşmesi
bakımından önemliydi.
18 Temmuz’da
yürürlüğe konan vekalet savaşının kontrolden çıkma endişesi muhalif örgütlerin
hem siyasi hem de askeri kanatlarının yeniden biçimlendirilmesini zorunlu
kılmıştı ve dönemin ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’un 31 Ekim’deki
müdahalesinin[9] ardından 11 Kasım’da Katar’da Ulusal Koalisyon, 5-7 Aralık’ta
da Antalya’da bu örgütün askeri kanadı kuruldu.[10]
Marakeş
toplantısı Amerika’nın Suriyeli muhaliflere verdiği yeni ayara destek toplama
niteliğindeydi bu yüzden de önceki toplantıların aksine Marakeş’teki Dostlar
toplantısına 105 ülke temsilcisi katılmış ve bir rekor kırılmıştı.
Roma
toplantısı:28 Şubat’ta (2013) yapılan bu toplantı, Ulusal Koalisyon adlı
örgütün Amerikan müdahalesi sebebiyle şiddetli iç sorunlar yaşadığı bir dönemde
yapılması bakımından önemliydi. ABD’nin el-Kaide bağlantılı Nusra Cephesi’ni
terör örgütü listesine alıp, Antalya’da kurdurduğu Selim İdris başkanlığındaki
askeri örgütten ve Ulusal Koalisyon’dan cihatçılarla arasına mesafe koymasını
istemesi cihatçılarla baş etmeyi gözü kesmeyen bu örgütlerde rahatsızlık
yaratmıştı.
Öte yandan
Marakeş toplantısı öncesinde kendilerine vaat edilen “geçici hükümetin” sürekli
ertelenmesi ve vaat edilen ekonomik yardımların yapılmaması da muhalif örgüt
içerisinde Roma toplantısını boykot etme tehditleri savuracak kadar ciddi
rahatsızlıklar yaratmıştı. Ulusal Koalisyon Başkanı Muaz el-Hatib’in ABD’nin
desteği kesme tehdidine boyun eğerek katıldığı[11] ve yeni vaatler dinlediği
Roma toplantısı da 20 Nisan’da yapılan Dostlar toplantısı gibi “çekirdek”
düzeyinde gerçekleşti.
6- İstanbul toplantısı:20 Nisan’da yapılan bu
toplantının Haziran’da yapılması beklenen Putin-Obama görüşmesi öncesi bir
genel değerlendirme niteliğinde olduğu söylenebilir.
Marakeş
toplantısının aksine “Dostların” “çekirdek” düzeyinde katıldığı bu toplantıda
muhalif örgütü, istifası Amerika tarafından kabul edilmeyen[12] Muaz el-Hatib ile
Koalisyon’un henüz kuramadığı geçici hükümetinin başbakanlığına seçilen
Teksaslı İşadamı Gassan Hito temsil etti.[13]
Muhalif
örgütün silah ve ekonomik destek talebinin, “Dostların çekirdeğinin” ise her
zamanki gibi “insan hakları hassasiyeti”nin öne çıktığı bu toplantının sahadaki
durum, muhalif grupların iç bütünlüğü ve uluslar arası konjonktür
parametrelerine bağlı olarak hazirandaki finale yönelik istişare amaçlı bir
toplantı olduğu görülüyor.
a) Sahadaki durum:2012 yılının ortalarına kadar en
azından politik söylem düzeyinde muhaliflerin silahlandırılmasına çok sıcak
bakmayan ABD, İngiltere ve Fransa’nın silahlandırma ve muhaliflerin eğitilmesi
konularında somut adımlar attıkları görülüyor. İngiltere ve Fransa AB’nin
Suriyeli muhaliflere silah ambargosunu kaldırması için ciddi çaba
gösterirken[14] ABD’nin de Batılı
müttefikleriyle birlikte Ürdün’de muhaliflere askeri eğitim verdiği
bildiriliyor.[15]
Batılıların
sahadaki cihatçı ağırlığını dengelemek için attığı bu adımlar, “Dostlar”
tarafından kurulup yönlendirilen muhaliflerin güçlendirilmesi gibi gözükse de
bu durum, şimdiye kadar ortak düşmana karşı birbirini idare etmeye çalışan
cihatçılarla Özgür Suriye Ordusu arasındaki çelişkilerin derinleşmesine neden
oluyor.
Öte yandan
marttan itibaren hazirana kadar “Dostlar” tarafından silahlandırılan grupların
başta Şam olmak üzere büyük kentlere yoğun bir saldırı başlatacağının farkında
olan Suriye yönetiminin mart ortalarından itibaren savunmada beklemeyip son
derece nitelikli operasyonlarla ciddi kazanımlar elde ettiği haberleri geliyor.
Suriye
ordusunun operasyonlarının Dera, Şam, Halep, İdlib ve Humus kırsallarında
silahlı grupların lojistik ikmal hatlarını kesmeyi ve bu grupları çembere
almayı hedeflediği bildiriliyor. Şam, Dere ve Humus kırsallarında silahlı
grupların lojistik ikmal hatlarının oluşturulan çemberle kesildiği ve nihai
temizlik için çemberin aşamalı olarak daraltılacağı öne sürülüyor.
Batılıların
silahlı grupları karşı karşıya getiren müdahaleleri ve Suriye ordusunun
operasyonları ile ilgili haberlerin doğru olduğu var sayılacak olursa hazirana
kadar olan sürecin muhalifler ve dostlarının lehine gelişmeyeceği söylenebilir.
b) Muhaliflerin iç bütünlüğü:Zaten son derece
heterojen olan muhalif gruplar arasındaki ihtilaflı durumun Batılıların
müdahaleleriyle sadece silahlı gruplar boyutuyla değil, siyasi gruplar
boyutuyla da derinleştiği görülüyor. Geçici hükümet kurma çalışmaları sırasında
bariz bir şekilde gözüken bu durum Muaz el-Hatib’in istifasının bile Amerika’ya
bağlı olduğu gerçeğinden kaynaklanan yeni çelişkilerle derinleşeceği
hissediliyor.
Uluslar
arası desteğin ve iktidar vaadinin bir arada tuttuğu bu grupların sahadaki
başarısızlık ve iç çatışmalar sebebiyle başta ABD olmak üzere Dostların
çekirdeğine daha bağımlı hale gelmeleri, sahadaki aktörlerle daha fazla yabancılaşmalarına
ve cihatçıların güçlenmesine neden oluyor.
c) Uluslar arası konjonktür:Uluslar arası alanda
Suriye sorununun çözümüyle ilgili iki tezin bulunduğu biliniyor. ABD
liderliğindeki “Dostlar”a göre Suriye sorununun çözüm yolu Cumhurbaşkanı Beşşar
Esed’in devrilmesinden geçiyor. Dolayısıyla da bu “çözüme” ulaşmak için savaş
da dahil olmak üzere her türlü araç kullanılabilir.
Rusya, Çin
ve İran’dan oluşan Şam’ın müttefiklerine göre ise Suriye sorunu bu ülkenin iç
sorunudur dolayısıyla da soruna çözüm bulması gerekenler de muhalifler ile
yönetimdir. Diasporadaki muhalif grupları kullanarak Suriye’ye rejim tayin
etmek sorunu daha karmaşıklaştırmaktadır, bundan dolayı “Dostlar”ın da imza
koyduğu Cenevre bildirisinin hiçbir ön şart öne sürülmeden uygulanması
gerekmektedir.
Sonuç
Suriye sorununun
barışçı ve sürdürülebilir çözümü için iki taraf arasındaki tek ortak referans
belgesi olan Cenevre bildirisi Cumhurbaşkanı Beşşar Esed’in çekilmesini değil
muhaliflerle Şam’ın kuracağı bir geçiş hükümetiyle ülkenin siyasi sürece
taşınmasını öngörmektedir.
Bakanlığı
öncesinde ve bakan olduktan sonraki ilk açıklamalarında sürekli siyasi çözümü
vurgulayan ABD Dışişleri Bakanı John Kerry’nin İngiltere ile başlayıp Katar’la
son bulan 9 ülkelik turu sonunda yeninden savaş seçeneğine ikna edildiği
görüldü.
Muhalifleri
eğittiklerini ve “dostların” bu grupları silahlandırmasını koordine ettiğini
belirtmekle birlikte hala Suriyeli muhaliflere verdiği desteğin “ölümcül
olmayan” yardımlarla sınırlı olduğunu vurgulayan Amerika’yı cihatçıların artan
ağırlığı sebebiyle Suriye’nin ikinci bir Afganistan veya Somali haline gelmesi
endişelendiriyor.
Kontrol altında
tutulabilmesi durumunda, Suriye’yi ağır ve sancılı bir ölüme götürdüğü ve
İsrail karşısında bir bariyer olmaktan çıkardığı için Amerika açısından tercih
edilebilir bir seçenek olan bu vekalet savaşı, İslam dünyasındaki mezhebi
çelişkileri çatışmalara dönüştürmesi bakımından da son derece yararlı
gözüküyor.
Suriye’de
sürdürülen vekalet savaşının kontrol altında tutulmasının hiçbir nesnel
garantisinin bulunmaması ve sahadaki gerçekler, Amerika’yı “siyasi çözümü”
yedeğinde tutmaya zorluyor.
Özetle yukarıda
sayılan üç parametreye bağlı olarak haziranda yapılması beklenen Putin-Obama
zirvesi öncesinde Washington’un vekalet savaşını sürdürmek veya siyasi çözüme
evet demek yönünde vereceği kararı etkileyecek toplantılardan biri 20
Nisan’daki İstanbul toplantısıydı.
Amerika’nın
kararında etkili olması beklenen ikinci diplomatik gelişme ise Mayıs ayında
Obama’nın, Arap Birliği Genel Sekreteri Nebil Arabi, BM Suriye Özel Temsilcisi
Ahdar İbrahimi ve Körfez ülkelerinin liderleriyle yapacağı görüşmeler olacak.
Haziran’daki
Obama-Putin görüşmesi, Suriye sorununun çözümü kadar Dostların çekirdeğinin
kaderini de belirleyecek gibi gözüküyor.
[1]http://www.hurriyet.com.tr/gundem/22991795.asp
[2]http://www.hurriyet.com.tr/planet/23090738.asp
[3]http://www.mfa.gov.tr/sayin-bakanimizin-esenboga-havalimaninda-duzenledigi-basin-toplantisi_-8-subat-2012_-ankara.tr.mfa
[4]http://www.hurriyet.com.tr/planet/19996322.asp
[5]http://www.cnnturk.com/2012/dunya/02/24/suriyenin.dostlari.tunusta.toplandi/650540.0/
[6]http://www.nytimes.com/2013/03/25/world/middleeast/arms-airlift-to-syrian-rebels-expands-with-cia-aid.html?smid=tw-share&_r=3&
, Türkçesi için bkz. http://www.ydh.com.tr/haber.php?HID=11647
[7]http://www.ydh.com.tr/YD328_suriyenin-dostlari—yenildik-ama.html
[8]http://www.haberturk.com/dunya/haber/756842-dostlar-pariste-toplandi
[9]http://www.amerikaninsesi.com/content/washington-suriye-ulusal-konseyi-gozden-cikardi/1537498.html
[10]http://www.hurriyet.com.tr/planet/22107261.asp
[11]http://www.ydh.com.tr/HD11534_abd-nin-mali-destegi-kesme-tehdidi-koalisyon-a-geri-adim-attirdi.html
[12]http://www.ydh.com.tr/HD11657_nuland—el-hatib-koalisyonun-basinda-kalacak.html
[13]http://siyaset.milliyet.com.tr/insani-yardim-yetmez-askeri-destek-gerek/siyaset/siyasetdetay/21.04.2013/1696382/default.htm
[14]http://www.hurriyet.com.tr/planet/23093090.asp
[15]http://www.ydh.com.tr/HD11558_abd-suriyedeki-militanlari-urdunde-egitiyor-.html