FEHİM TAŞTEKİN
Suudiler, Katar ve
Türkiye destekli Müslüman Kardeşler'in (İhvan) Mısır'daki gibi Suriye'de de
iktidarı ele geçirmesinden korkuyor
Suudi diplomasisi,
sezilmesi en zor diplomasi türü. Sanki çölün kumlarında süzülen yılan
sessizliği. Sadece oynayan taşların yönüne bakarak bir Suudi müdahalesi sezmek
mümkün. Türk dış politikası aktifleştiğinden beri de Suudilerle yollarımız
sıklıkla kesilir oldu. Mısır’dan Yemen’e, Suriye’den Lübnan’a ve Irak’tan
Bahreyn’e uzanan hatlarda Türkiye, Katar ve Suudi Arabistan ortak kabın
bileşenleri gibi hareket ediyor gözükse de ciddi rekabet söz konusu.
Suudi Arabistan’ın
Arap isyanlarına verdiği tepkiler ve bölge politikalarının rengini belirleyen 2
unsur var: Birincisi, Şii nüfuzuna karşı Sünni kalkanı oluşturma adına İran’la
savaş. İkincisi, Suriye-İran eksenine karşı birlikte hareket ettiği Katar ve
Türkiye ile rekabet. Riyad’ın bölge siyasetini anlamak için en yeni gelişme
olarak Lübnan’daki başbakan operasyonundan başlayalım. Lübnan yıllardır
Suudilerin Suriye ve İran’la ‘vekâlet savaşı’ yürüttüğü bir sahne. Şam-Tahran
hattı Şii Hizbullah ve Hıristiyan müttefikleri, Riyad da Hariri ailesi ve Sünni
gruplar üzerinden Lübnan siyasetini yoğuruyor. Zikzaklarıyla ünlü joker oyuncu
Dürzi lider Velid Cambolat’ı yanına alan da hükümeti kuruyor.
Lübnan’da ince
operasyon
Eski Başbakan
Refik Hariri’nin 2005’te öldürülmesi üzerine Suriye, Lübnan’daki askerlerini
çekince Suudilerin eli güçlenmişti. Ancak Hizbullah’ın 2006’da İsrail’in
bileğini büküp siyasette ağırlığını koymasıyla yeni bir denge oluştu. Kavgalar
bitmedi ve Hizbullah, 2011’de Saad Hariri hükümetini devirip Hıristiyan
müttefiki Mişel Avn ve Cambolat’ın desteğiyle Necip Mikati’ye hükümet
kurdurttu. Yurtdışına çıkan Hariri de ülkesine dönemez hale geldi. Bu süreçte
Suudi Arabistan oyun dışı kaldı. Suriye krizi Lübnan siyasetini esir alınca
Riyad’a müdahale fırsatı doğdu. Hariri liderliğindeki Müstakbel’in başını çektiği
14 Mart Grubu, ‘Suudilerin adamı’ İç İstihbarat Şefi Eşref Rifi’nin görev
süresinin uzatılması için diretti. Hizbullah’ın başını çektiği 8 Mart Grubu ise
haziran seçimlerinden önce mevcut haliyle Müstakbel’e ‘haksız’ üstünlük
sağlayan seçim yasasının değiştirilmesini istedi. Bu cendereyle baş edemeyen
Mikati havlu attı. Suudiler ustalıkla Temmam Selam’ı başbakanlığa getirdi. Taif
Anlaşması’na göre başbakanın Sünni olması şartı Suudilere hep müdahale imkânı
verdi. İç savaşla boğuşan Suriye’nin ‘Beyrut kumandası’ kısa devre yaptığından
rahatça hareket eden
Suudiler son operasyonla ‘kördüğümü çözen ağabey’ payesini kaptı. Lübnanlı
yorumcular Selam’ı ‘Suudçu’ olmasa da Suudiler için Lübnan’a dönüş bileti
olarak görüyor. Bu süreçte Suudiler ve ABD’lilerle gizli müzakereler yürütse de
Selam’ın Hizbullah’ı göz ardı ederek yol alması imkânsız. Hizbullah ile Hariri
grubu arasındaki 2008’de yaşanan krizin çözümünde arabuluculuk yaparak Lübnan’a
ayak basan Katar da Suudi öfkesini çekmeden Sünnilerin hamiliğine oynuyor.
İhvan’a karşı
Selefisever
Suudiler Lübnan’da
ayağını sağlama alınca Suriye’deki süreçleri de yönetme şansı yakalıyor.
Buradaki rekabet daha keskin. Suudi Arabistan ile Katar ortak düşmana farklı
aktörlerle vuruyor. Ortak kanaat şu: Suudiler, Katar ve Türkiye destekli
Müslüman Kardeşler’in (İhvan) Mısır’daki gibi Suriye’de de iktidarı ele
geçirmesinden korkuyor. Ortadoğu’nun iki kilit ülkesindeki İhvan iktidarı, kısa
sürede Ürdün’de statükoyu değiştirip İhvan’ın Ürdün kolu ‘İslami Eylem
Cephesi’ni muktedir yapabilir. Sonra sıranın kime geleceği belli. Domino
etkisinin Körfez’e uzanması Suudiler için kâbus senaryosu.
Bir tarafta Şii
dalga, diğer tarafta Sünni ‘siyasal İslam’ dalgası… Suudiler Yemen’de ‘güdümlü
iktidar devri’ ve Bahreyn’de askeri müdahaleyle arka bahçeyi ‘Şii tufanı’ndan
korudu. Çok aktörlü Sünni cephe ise ince hesap gerektiriyor. Malum Suudiler
yıllarca Mısır’da İhvan’ın şahsında ‘siyasal İslam’a karşı antidot kabilinden
selefileri arkaladı. “Şer’i devlet yoksa siyaset haram” diyen Selefilerin
iktidar talebinin olmaması Suud’un işine geliyordu. Suudilerin İhvan alerjisini
görmek için El Arabiye’nin yayınlarına bakmak kâfi. Mesela Muhammed Mursi’nin
tüm falsoları Arabiye’nin dilinde. El Ezher’i ele geçirmede de Katar-Suudi
kapışması yaşanıyor. Katar’ın himayesindeki Yusuf el Karadavi’nin El Ezher’in
başına getirilmesi girişimine karşı El Arabiye, Selefilere mikrofon tutuyor.
Suudiler yeni süreçte Filistin’de de kaybeden taraf oldu. Halid Meşal’i Şam’dan
koparıp Hamas’ın yeni patronu olan Katar bu hamleyle kuşkusuz en fazla
Suudilerin sinirini zıplattı. İhvan’ın Filistin kolu Hamas’a karşı Riyad’ın
tercihi ‘laik’ El Fetih. Karmakarışık Suriye cephesinde kimin kimi desteklediği
ise ayrı bir yazı konusu.