21 Mart günü Türkiye topraklarından, Keseb sınır kapısına saldırı ile başlatılan Enfal operasyonu, başarısızlığını ilan etmek üzere.
Cihatçı grupların Türkiye topraklarından, Keseb sınır kapısına saldırarak başlattıkları Enfal operasyonu, 15. gününe girerken, Türk ana akım medyası, 4 yıldır olduğu gibi dezenformasyona ve 900 kilometrelik komşuluğun olduğu Suriye’yi ve sınırın ötesini yanlış okumaya -veya okutulmaya- devam ediyor.
Keseb’e saldıran gruplardan bahsederken “ılımlı gruplar” ve “muhalifler” ifadelerini kullanan ana akım medya, bu cihatçı grupların ilk günlerde sahadaki ilerleyişlerini ve 45. nokta adlı tepeyi ele geçirişlerini, muhalifler adına bir kazanım olarak bol bol verdi.
Muhalif denilen gruplar kimler? Nedir bu 45. nokta adlı tepenin önemi? Keseb’de kim savaşıyor? Saldırı ile hedeflenen neydi? Savaşta son durum ne? Ermeniler bu savaşın neresinde? Özgür Suriye Ordusu bu savaşın neresinde? Bu sorulara başlıklar halinde bakalım.
Keseb saldırısını el-Kaide yönetiyor
Yaklaşık 900 kilometrelik Suriye sınırının birçok yerinde ‘aşırı’ olarak tanımlanan silahlı grupların hakimiyeti söz konusu.
Ankara, aşırı grupların Türkiye sınırındaki varlığını bir güvenlik tehdidi olarak nitelese de, bu grupların sınır boylarında yarattığı güvenlik tehdidinin hükümetin yanlış Suriye politikasının doğal bir sonucu olduğu ne sürülüyor.
Suriye’deki aşırı grupları desteklemekle suçlanan Ankara, sadece ‘ılımlı’ grupları desteklediğini belirtirken ‘aşırılık’ ve ‘ılımlılık’ kavramları tartışmalı hale geliyor.
ABD ve BM’nin ardından Suudi Arabistan’ın bile el-Kaide bağlantılı grupları terör örgütü listesine almış olması, teorik düzeyde ‘aşırılığa’ dair net bir ölçü ortaya koysa da silahlı gruplar arasındaki ittifak kombinasyonlarından dolayı pratikte aynı netlik söz konusu olamıyor.
Ana akım medyadaki haber ve yorumlar, Keseb’e saldırı düzenleyen grupların aşırı olup olmadığı ve Türkiye’nin bunlara verdiği desteğin düzeyi konusunda zihinlerde soru işaretleri uyandırsa da; aslında bu sorulara saldırıyı kimin başlattığına, kimin yönettiğine ve sahada kimlerin olduğuna bakarak cevap vermek zor değil.
Enfal saldırısının failleri kendilerini gizlemiyor
Silahlı grupların Keseb saldırısına isim olarak verdiği ‘Enfal’ adı verilen operasyonun merkezine ve bildirilerine bakmak saldırının faillerinin aşırı olup olmadığını anlamaya yetiyor. Bildirilere ve cihatçıların bölgedeki videolarına baktığımız zaman saldırıya katılan grupların şunlar olduğu görülüyor:
El-Kaide’ye biat ettiğini açıklayan Nusra Cephesi, Ensar Şam, Şam İslam Hareketi, el-Kaide ile bağlantılı Ahrar Şam, Suudilerin kontrolündeki İslam Tugayı, IŞID’e biat ettiği bilinen Sukur el-İz Tugayı ve benzer çizgideki cihatçı birçok silahlı grup.
Enfal operasyonuna, Maan köyü katliamının faillerinden Cundu’ş- Şam tugayının lideri Ebu Musa Şişani (Müslim Şişani) adlı Çeçen cihatçı komuta ediyor. Yanında, Guantanamo’dan serbest bırakılan Fas uyruklu komutan Ebu Ahmed el-Mağribi (çatışmalarda öldürüldü), aşağıda değinilecek el-Muheysini ve daha bir çok isim var.
Ana akım medya, Keseb saldırısının öncülerinden Nusra Cephesi’nin, el-Kaide’nin Suriye’deki resmi kolu olduğunu bilmiyor değil. Ilımlı denilen bir diğer grup ise Ahrar Şam hareketi.
9 Aralık 2012’de kurulan Özgür Suriye Ordusu genelkurmayına katılmayacak ölçüde radikal bir grup olan Ahrar Şam, eylül ayında ÖSO’dan ayrılan diğer radikal gruplarla birlikte kasım ayında İslami Cephe adlı bir ittifak kurdu.
Ahrar Şam hareketinin kurucusu, el-Kaide’nin 2. adamı, el-Kaide Lideri Eymen Zevahiri’nin elçisi (kaynak: El-Cezire) Ebu Halid Suri’dir. Geçen aylarda, cihatçılar arasındaki ihtilaflardan dolayı öldürülmüştü. Ebu Halid, cihadçı militanların Suriye’ye akışında en büyük rollerden birini oynamış bir isim.
El-Kaide’nin lideri Eymen Zevahiri, dün yayımlanan bir ses kaydı ile Ebu Halid’i andı ve şunları söyledi:
“İktidara gelmek adına Müslüman öldürmeyin. Ebu Halid’i kimin öldürdüğünü biliyoruz. Aranızdaki fitnenin çözümü ancak şer’i mahkemelerle olabilir.” Ahrar Şam’ın kurucusu, Eymen Zevahiri tarafından anılacak kadar önemli bir pozisyondaydı.
Suriye’deki Kürt köylerine de saldıran el-Kaide bağlantılı Ahrar Şam’ın birinci, ikinci ve üçüncü komutanlarının Keseb saldırısına katılanlar arasında olduğu bizatihi Enfal operasyonu komutanı tarafından da söylendi.
Enfal operasyon komutanı, İnternet ortamına yüklenen bir videoda el-Kaide’nin Suriye’deki resmi kolu olan Nusra Cephesi’nin öncü komutanlarının da Keseb savaşında en ön saflarda olduklarını ve bazılarının öldüğünü söylüyor.
Ana akım medyanın “ılımlı muhalifler” diye yansıttığı el-Kaide bağlantılı grupların eylemleri ve katliamlarıyla korku salan IŞID ile ilişkileri ise bir başka yazının konusudur.
Saldırının hedefi neydi?
Suriye ordusu ve Hizbullah geçtiğimiz ay Şam, Humus ve Lübnan sınırı etrafındaki bazı bölgeleri kontrolü altına alıp, Lübnan’a bombalı araçlar gönderen ve Beka bölgesinde Şiilerin yaşadığı bölgelere füze saldırıları gerçekleştiren el-Kaide bağlantılı gruplara çok sert bir darbe vurdu.
Şam kırsalı ve Kalamun’da silahlı gruplara ağır darbeler vuran Suriye ordusu doğuda Deyr ez-Zor, güneyde Deraa ve Kunaytra ve kuzeyde de Halep ve İdlib’e yönelince; silahlı gruplar, bölge ülkelerinin desteğiyle yeni bir güç dengesi kurmak amacıyla, kuzeyde Lazkiye gibi önemli bir sahil kentinde bir cephe açma kararı verdi.
El-Cezire’ye, Türkiye’den silah yardımı aldığını belirten ve Enfal operasyonuna İdlib’den katılan Yıldırım Tugayları lideri İbrahim İdlibi hedeflerinin, Türkiye’den kuş uçuşu 20 kilometre uzaklıkta olan Ras el-Basit körfezinde, lojistik destek görebilecekleri küçük bir liman inşa etmek ardından Lazkiye içlerine ilerleyerek rejime buradan sert bir darbe vurmak olduğunu söylüyor.
Şam’da ağır darbe yiyen silahlı gruplar, dengeyi tekrar sağlamak amacıyla güneyde Deraa’da ve Ürdün sınırında da hazırlıklara başlamıştı. Fransız ve Amerikan gazeteleri başta olmak üzere herkes, Suriye’ye sokulmak üzere Ürdün’de eğitilen cihatçılardan bahsediyordu.
Güç dengelerinin yeniden kurulması gerekiyordu. Silahlı grupların Şam’a saldırı için hazırlandığı düşünülürken, muhalif bir kaynaktan çarpıcı bir iddia geldi.
Ürdün’den Antakya’ya, cihatçılar için hava köprüsü
Lübnan merkezli el-Ahbar gazetesi yazarı Suheyb Ancarini dünkü yazısında, muhalif bir kaynağa dayandırarak, Ürdün’de eğitim gören militanların Suriye’ye sokulması amacıyla, Ürdün Marka havaalanından, Antakya havaalanına bir hava köprüsü oluşturulduğunu yazdı.
Muhalif kaynağın, Ürdünlü güvenilir kaynaklardan aldığı bilgilere göre, son 3 gün içinde Ürdün’den Antakya’ya binin üzerinde militan getirildi. Bu militanlar Suudi Arabistan, Ürdün ve Suriye uyruklu.
Daha önce Fransız haber ajansının da geçtiği haberlerden, Amerikalı ve Suudi subayların, Ürdün’de Kral Abdullah el-Sani isimli askeri eğitim kampında her ay 250 militanı eğittikleri ve bir kısmını Suriye sahasına güney cephesinden sürdükleri biliniyor.
Muhalif kaynağa göre, Ürdün’den Antakya’ya getirilen militanlar, Ürdün’ün kuzeyinde bulunan Rasifa askeri eğitim kamplarından geçmiş kişilerdi.
45. Tepe ve tepe savaşları
Keseb saldırısı başlar başlamaz, sürekli olarak 45. nokta adlı tepenin ismi duyulmaya başlandı. Tepe sürekli el değiştiriyor, bir cihadçı grupların bir de Suriye ordusu ve Savunma Güçlerinin eline geçiyordu.
45. nokta adlı tepe, Keseb dahil olmak üzere kuzey Lazkiye’ye hakim olan stratejik bir tepe. Tepeyi ele geçiren, savaşta da öne geçiyordu. Suriye ordusu ve Ulusal Savunma Güçleri, en çok kaybı, tepeyi kaybettikten sonra verdi.
2 hafta içinde 5 defa el değiştiren tepe en sonunda tamamen ve kalıcı olarak Suriye ordusunun kontrolüne geçti.
Cihadçı grupların bir lideri de Enfal operasyonun esasen, ancak 45. nokta adlı tepe ele geçirildikten sonra başlayabileceğini söylemişti. Cihatçılar, stratejik ve bölgeye hakim tepelerin önemini çok iyi biliyordu.
Lübnan sınırının ordunun kontrolüne geçmesiyle sonuçlanan ve Nusra Cephesi’ne ağır bir darbe vuran Şam’ın batısındaki Yabrud savaşı, çevredeki tepeler ordu ve Hizbullah güçleri tarafından ele geçirildikten bir kaç gün sonra bitmişti.
Benzer şekilde Suriye ordusu dün Halep’in kuzeydoğusunda, fabrikaların sökülüp Türkiye sınırlarından geçirilerek satıldığı Şeyh Nacar adlı sanayi bölgesine hakim stratejik bir tepeyi ele geçirdi. Çevrede çok önemli noktalarla bağlantılı bu bölge, Kilis’in hemen karşısında, muhaliflerin elindeki Azaz’a 50 kilometre uzaklıkta bulunuyor.
Kuzeyde cihadçı grupların elinde olan, 2014′ün ilk aylarında aralarındaki iktidar savaşında, çok şiddetli savaşlara sahne olan el-Bab ve Tel Rıfat adlı iki önemli bölgeye de 25 kilometre uzaklıkta.
Halep’teki bu tepe ile Keseb’deki 45. nokta adlı tepenin ordunun eline kalıcı olarak geçmesi, silahlı grupları endişelendirdi ve 3 yıldan uzun bir süredir paramparça olan silahlı grupların arasında yeni ihtilaflara yol açtı.
Ayrıca İdlib ve Halep’te, farklı bölgelere saldırarak ordunun dikkatini dağıtmaya çalıştılar. IŞID ordunun Halep’teki ilerlemelerine karşılık olarak güneyde el-Sefira’ya saldırdı ve ordu ile Savunma Güçlerine 7 kayıp verdirdi.
Nusra ve Enfal operasyonu komutanlarından el-Muheysini
Saldırının ilk günlerinde tepeyi ele geçiren el-Kaide bağlantılı silahlı gruplar, tepede bol bol video çekerek internet ortamına yaydılar. Bunlardan biri de Abdullah el-Muheysini. Abdullah Muheysini, Suudi ve cihadçı gruplar tarafında çok dikkate alınan Selefi bir şeyh.
Daha önce IŞİD ile Nusra arasındaki savaşı durdurmak ve birlik sağlamak amacıyla şeriat mahkemeleri öneren girişimlerde bulunmuştu.
IŞİD ile aralarında hiç bir fark göremediğini ve cihatçıların aynı safta olması gerektiğini defalarca tekrarlayan Muheysini, barış girişimi, iktidarı kaybetmek istemeyen IŞID tarafından reddedilince Nusra’nın yanında saf tutmuştu.
“Arap Alevilerini yok edeceğiz
El-Muheysini’nin, ele geçirdiklerinde tepede yaptığı bir konuşmanın videosu internette paylaşıldı.
Abdullah el-Muheysini, 25 Mart’ta iddiaya göre Türk topçu desteği ile ele geçirdikleri tepede şunları söyledi:
“Cihat komutanlarının hepsi burada. Ahrar Şam’ın komutanları burada, Nusra Cephesi’nin komutanları burada. Hepimiz cihat için en ön saflarda savaşıyoruz. Tunuslu, Cezayirli, Libyalı, Iraklı, Lübnanlı, Faslı, Bosnalı, Suudi… tüm dünyadan cihatçı kardeşlerimiz burada. Hiç birimizin ismi ve bayrağı geçmiyor. Hepimiz biriz. Savaşmaya devam edeceğiz. Bize terörist diyorlar. Evet, biz teröristiz, teröristiz, teröristiz. Ey Beşşar seni ve aşiretini bitireceğiz. Taifeni (Arap Alevilerini) yok edeceğiz.”
“Demokrasi küfürdür
El-Muheysini şöyle devam etti: ”Ey Şam halkı. Bu savaşı biz yürütüyoruz. Sizi kandırmıyor ve aldatmıyoruz; ama otellerde kalanlar, milyarlarca para alıp da sahaya bir kuruş bile vermeyenler sizi kandırıyor. Ulusal Koalisyon sizi aldatıyor. Kan dökenler mücahitlerdir. Ey Şam halkı, bu kanın bedeli de Şam toprakları üzerinde Şeriatı tatbik etmektir. Demokrasi küfürdür. Allah’a küfürdür.
Amerika demokrasi istiyor, biz şeriat istiyoruz. Diğer tugaylar çağrımızdır, ey mücahit kardeşlerim, bu silahları şeriat tatbik edilene kadar indirmeyelim. Silahlarımızın, laiklik, demokrasi ve şirk koşan anayasalara razı olduğunu ilan eden tüm tugay komutanlarına karşı kullanılacağına dair söz veriyoruz.”[1]
Ana akım medyanın “ılımlı muhalif” dediği, hükümetin de “demokrasi ve insan hakları talepleri var” diyerek tırlarla silah gönderdiği grup komutanlarından el-Muheysini benzeri bir diğer kişi de tüm Ortadoğu’da tanınan Kuveytli Haccac el-Acmi.
Konferansları ile ünlü el-Acmi, geçen ağustos ayında, Human Rights Watch’un raporlarına göre Lazkiye’de 19 Alevi köyünün ele geçirilmesiyle 199 sivilin ateşli silah kullanılmadan öldürüldüğü operasyonun, finansmanı için düzenlenen kampanyaların başında yer alıyordu.
Twitter’daki resmi hesabından paylaştığı fotoğraflarda Keseb’de olduğunu ve Keseb saldırısına destek verdiğini duyurdu.
Ermenilerin durumu
Lazkiye Ermeni Meclisi Başkanı B. Kazeryan, 850 ailenin saldırılar üzerine Keseb’i terk ettiğini açıkladı.
Ermeni aileleri ve Keseb halkının cihadçı saldırısı başlar başlamaz bölgeyi terk etmesi, Suriye ve Lübnan başta olmak üzere tüm dünyada yankı uyandırdı. Lazkiye kent merkezine kaçan Ermeniler, daha önce büyük çoğunluğu Halep’ten Lübnan’a kaçmış Ermeniler, Türkiye’nin bu saldırıda aldığı aktif rolden dolayı ”Osmanlılar bizi tekrar mı katledecek” korkusunu yaşadıklarını belirtiyorlar.
Gelen büyük tepkilerden sonra, şeriat için yola çıkmış olan cihadçı gruplar, Keseb’ten kaçamayıp kuşatma altında kalan Ermenileri, rejimden koruduklarını iddia ediyorlar.
Sahildeki Şeriat Konseyi de, Keseb’te evlere girerek hırsızlık yapanlarla ilgili bir bildiri sundu. Bildiride geçen ”Ganimetleri bölüşmeden almak hırsızlıktır” ifadesi ile dolaylı yoldan Keseb’deki evleri ve malları “savaş ganimeti” olarak görerek, hırsızlığı meşrulaştırdı.
Savaşta son durum
45. nokta tepesi, 4 gün önce tamamen ve kalıcı olarak Suriye ordusunun kontrolüne geçti. Ordu ve Ulusal Savunma Güçleri buradaki varlıklarını güçlendirdi ve sınırdan 2 kilometre uzaklıkta Neb’ el-Mar’da konuşlanan cihatçı gruplara darbeler indirmeye başladı.
Cihatçı gruplar, tepeyi kaybettikten 2 gün sonra “taktiksel gerekçelerle” geri çekildiklerini duyurdu. Daha önce onlarca örneğine şahit olduğumuz “taktiksel geri çekilme” kaybediyoruz anlamına geliyor.
3 gün önce paylaştığı fotoğraflarla zafer kazandıklarını duyuran Selefi Şeyh el-Acmi, 45. nokta tepesi kaybedildikten sonra “Kardeşleriniz kuşatma altında, dua edin” çağrıları yapmaya başladı.
El-Muheysini ise Twitter’daki resmi hesabından, destek için bir kampanyanın başlatıldığını duyurarak, para yardımının ulaştırılabileceği telefon numaraları verdi.
Attığı bir diğer tweette “Esad’ın doğduğu köy olan Kardaha’ya ve diğer Alevi köylerine atmak üzere 100 Grad füzesi satın alacaklarını, bunun için herkesten para yardımı beklediklerini” duyurdu.
Özgür Suriye Ordusu savaşın neresinde?
ÖSO’nun “Orta ve Batı Cephesi Komutanı” Mustafa Haşim, Nusra Cephesi ve diğer cihadçı grupların başlattığı Enfal operasyonuna karşılık, doğu Lazkiye kırsalında “Müminlerin Annesi” adlı operasyonu başlattığını duyurdu.
Cihatçılar kuzeyde cephe açarken onlar boş durmamalıydı. Enfal operasyonuna paralel olarak, ÖSO’ya bağlı ve bağımsız yaklaşık 12 silahlı grubun, doğu Lazkiye kırsalında hazırlıksız başlattığı bu operasyon çok kısa sürdü.
Bir çok kayıp veren silahlı gruplar, ÖSO Komutanı Mustafa Haşim’i, dışarıdan aldığı 300 bin doları paylaşmamak ve mühimmat desteği sunmamakla suçladı.
ÖSO lideri Mustafa Haşim bir bildiri ile, bu iddiayı öne süren “Faruk Torunları” adlı silahlı birliği “Müminlerin Annesi” adlı operasyondan saf dışı ettiğini duyurdu.
ÖSO’nun sahil komutanı Mustafa Haşim bu bildiriden bir gün sonra, suikast girişimine maruz kaldığını ve arabasına ateş açıldığını söyledi.
Cihatçı gruplar arasında ihtilaflar
Nusra Cephesi ise, ÖSO’nun “Batı (sahil) ve Orta Komutanı” Mustafa Haşim’den mühimmat desteği aldığını ve iddiaların asılsız olduğunu duyurdu.
Antakya’da ikamet eden muhalif komutan Cemal Maruf’un liderliğini yaptığı Suriye Devrim Cephesine bağlı “Sahil Kartalları” lideri Tartusi, geçen yılın son aylarından kalan bir husumetten dolayı Nusra Cephesi tarafından tutuklandı.
Enfal operasyonunda ayrıca her bir cihatçı grubun, kendi çıkarı için bağımsız hareket etmeye başlayacağına dair analizler, gruplar arasındaki ayrılıkların derinleşeceğine işaret ediyor.
İstanbul’da ikamet eden siyasi muhaliflerden Koalisyon lideri Ahmet Carba’nın, Keseb’in bir kaç köyünü gezmesi, Koalisyon’u tanımadığını açıklayan cihatçıları kızdırdı. Bazı silahlı gruplar, Ahmed Carba’yı, Enfal savaşını çalmaya çalışmakla suçladı.