25.03.2014 11:31:54
17 Aralık sonrası Suriye gündemimizden düşmüştü, adı dahi anılmıyordu. Yanı başımızdaki cehennemden çıkan sesleri duymaz olmuştuk. Bu hafta Suriye tekrar gündemin ortamın yerine oturdu.
Önce Niğde'deki o saldırı, sonra IŞİD denen terör örgütünün aleni tehdidi ve şimdi de düşürülen Suriye uçağıyla gözler yeniden Suriye'ye çevrildi.
Tabi bu olayların farklı yansımaları oldu. Kimileri Suriye'deki örgütlerin bizi bataklığa çekmeye çalıştığını düşünürken, kimileri de Tayyip Erdoğan'ın yaklaşan seçim nedeniyle, gündemi değiştirmek için planlı olarak Suriye'yle tansiyonu yükselttiğini düşünüyor. Bu teorileri duyunca mantıklı geliyor insana. Evet, olabilir. Hepsi ihtimal dahilindedir.
Fakat temelde yaptığımız bir hata ise şu "bataklık" durumunu hala dışarıda sanmamız. Yani Suriye bataklığına saplanmak için illa Suriye'ye mi girmek gerekiyor? Biz o bataklığın bir kısmını kendi sınırlarımız içine çekmedik mi? Mesela o Niğde'deki teröristler nereden geldi? Gökten zembille inmediler ya, Suriye'den geldiler. Ve Jandarmanın yol kontrolü olmasaydı, ya başka bir yerlerde eylem yapacaklardı ya da Türkiye'nin diğer ucundan çıkıp gideceklerdi.
Geçtiğimiz aylarda CNN İnternational Televizyonu Hatay'da çekim yaptı ve Türk medyasının göremediği manzaraları görüp kaydetti. İzlemeyenler buyursun izlesin: http://edition.cnn.com/2013/11/04/world/europe/isis-gaining-strength-on-syria-turkey-border/index.html
Suriye sınırı cihatçı teröristlerin aktarma istasyonu olmuş biz hala bataklıktan söz ediyoruz. Garip görünümlü bu militanların üzerine bir de yabancı ülkelerin istihbarat elemanlarını ekleyin . E hani güvenlik, sınırda kim kimdir belli mi?
Yani hükumet izlediği Suriye politikasıyla Türkiye topraklarını da bu bataklığın bir alanı haline getirdi.
Ayrıca sayısını henüz netleştiremediğimiz mülteci sorunu, mültecilerin Türkiye içindeki yaşam koşulları, bunun ekonomiye ve sosyal hayata yansımaları derken Suriye sorununun üç yıl önceki başladığı noktadan farklı çizgiye geldiğini görüyoruz. Artık bir iç sorunumuz haline döndü Suriye.
İşin can alıcı tarafı ise şu; bu bataklıktan nasıl çıkacağız bilen yok. Suriye üzerine analiz yapabilen çok, çıkış yolu gösterebilen yok. Bakın mesela başta Tayyip Erdoğan olmak üzere tüm liderler "yerel seçim" mitinglerinde ülke sorunlarından bahsediyor. Peki, Suriye'den bahsedebileni var mı? Ben bu işi çözerim, izleyeceğim Suriye politikasıyla hem sınırların güvenliğini yeniden sağlayacağım hem de mülteci sorununu çözebilirim diyen var mı? Ben duymadım, yok. Maalesef Suriye üzerinden demagoji yapmak var olan sorunu çözmüyor. Bilakis çözülmeyen sorun günden güne büyüyor. Büyürken de boş durmuyor tabi, bizleri bir şekilde rahatsız ediyor. Ve çözülmediği sürece de rahatsız etmeye devam edecek. Yani Niğde'deki gibi üzücü saldırılar, Suriye ve Türkiye ordusu arasında çekişmeler vs. sürüp gidecek.
Artık şunu anlamamız gerekiyor; Tayyip Erdoğan istediği kadar gündemi değiştirmek istesin, istediği kadar Suriye üzerinden hamaset yapmaya kalksın, bu en fazla üç beş gün sürecek ve acı gerçekle yaşamaya devam edeceğiz. Suriye'de taşlar yerine oturmadan Türkiye'de de oturmayacak.