Fehim Taştekin
'Had bildiren' çıkış, 'kırmızı çizgileri' hatırlatan toplantı, 'bir yanlışı düzelten' ihtar; bunlar Türkiye'nin Kürtlerle iştigalinin ana parametreleri.
Zikzakların
sonunda Kuzey Irak’ta Kürtlerle mesai tehditten ortaklığa yol aldı.
Keşke Ankara’yı buna mecbur eden Bağdat’la düşmanlığı ve diğer bölgesel
sıkışmışlıklar olmasaydı. Şimdi ‘devlet-i aliyye’ mecburiyetten
Kürtlerle el sıkışırken bile kırmızı çizgilerin dilinden konuşuyor. Bu
bir hazım sorunu. Eski hinterlandı teba gören takıntılı siyasetin yan
etkisi. Her şeye rağmen Güney Kürdistan’la ilişkilerde rotayı doğrultmuş
Ankara’nın Suriye’nin kuzeyindeki Batı Kürdistan’a (Rojava)
yaklaşımında da nihayet yanlıştan dönüşe işaret eden bir adım geldi. Rojava’da
19 Temmuz 2012’den itibaren kontrolü ele alan Kürt Yüksek Konseyi’nin
(KYK) ana omurgası Demokratik Birlik Partisi’nin (PYD) Eşbaşkanı Salih
Muslim Türkiye ile diyalog muradına erdi. Ne var ki Ankara bir
yanlıştan dönerken bunu kanırtmadan yapamıyor. Salih Müslim’in Dışişleri
ve MİT’le görüşmesi sırasında suflör medyaya fısıldıyor, ‘Kardak zaferi’havasında manşetler atılıyor: “O bayrak indi”. İnen
bayrak YPG’nin, yerine asılan KYK’nnn. YPG de, KYK’nın milis gücü.
Kürtlerde de artık siyasetin alası var; Türkiye’ye zaferi nasıl
tattıracaklarını biliyorlar! Kardak havası Başbakan Erdoğan’ın mesajında
da var: “Attıkları bu adımların yanlış ve tehlikeli olduğu noktasında
kendilerine gerekli uyarılar yapıldı.”
Mecburiyetten...
Maalesef
bir doğrunun düzgün bir şekilde yapılabildiği günlerde değiliz. Güney
Kürdistan’ta olduğu gibi PYD ile diyalogda da mücbir sebepler var:
Araplar,
Türkmenler, Türkiye’ye yakın Kürtler, olmadı Kaidevari grupları
kullanarak Rojava’yı Kürtlere yar etmeme siyaseti Serekaniye’de patladı.“Türkiye Kaide’yi destekliyor” diye feci bir görüntü oluştu ve şimdi Ankara bundan kurtulmaya çalışıyor.
PYD,
Türkiye’ye yönelik güvenlik tehdidi olmayacağı garantisi verirken asıl
tehdit Kaide ve ÖSO bağlantılı gruplardan gelmeye başladı.
Kürtlersiz Esad’ı devirmenin imkânsız olduğu görüldü. PYD’yi muhalefete entegre etmek elzem hale geldi.
PYD’ye düşman olanlar dahil tüm Kürtlerin Türkiye’den Rojava’ya olası bir müdahale karşısında tek cephe olacağı anlaşıldı.
Serekaniye
ve Tel Ebyad’daki çatışmalarda da Kaide’ye karşı bir birlik havası
oluştu. Özgür Suriye Ordusu’na (ÖSO) bağlı Kürt birliği Akrad Cephesi de
YPG’nin safında yer aldı.
Rojava’yı tehdit siyasetinin PKK ile barış sürecini tehlikeye sokacağı görüldü.
Erdoğan’ın
had bildirme söylemini ‘siyasetin halka dönük yüzü’ diye geçiştirip
öteki yüzde neler konuşulduğuna bakalım. Mutlu Çiviroğlu’nun Radikal’e
yaptığı röportajda Salih Müslim görüşmeye ilişkin diyor ki;“Geçici
yönetimin kurulması konusunu konuştuk ve anlaştık. Bu oluşumun
Kürtlerden, Araplardan, Süryanilerden, Türkmenlerden, her kesimin
katılımı ile olmasını istediğimizi bildirdik. Kendileri de olumlu
yaklaştı, kabul ettiler… Bize ‘Nusra sadece sizin düşmanınız değil bizim
de düşmanımız’ dediler. Biz de ‘Nusra sizin topraklarınızdan bizim
tarafa geçiyor’ dedik. Onlar da önlem almak için söz verdiler… Suriye
Ulusal Koalisyonu’na (SUK) katılma konusunda da bir yakınlaşma olursa
bize yardımcı olacaklar. Ahmed Cabra’nın başkan seçilmesi ile birlikte
Kürtleri KYK adı altında kabul edebilirler.”
Teste tabi iyimserlik
Salih
Müslim’e bakılırsa Ankara’nın kırmızı çizgi saydığı konularda en
azından bir anlayış hasıl olmuş. Ancak bu test edilmeye mahkûm bir
iyimserlik. Bu ilişkilerin geleceği bir yanda Kürtlere savaş açan
gruplara desteğin kesilmesi, diğer yandan Kürtlerin SUK’la ortak hareket
etmesine bağlı. Salih Muslim T24’e demecinde iki kritik şartı
dillendiriyor: “Türk yetkililer Suriye’de kalıcı bir çözüm
bulununcaya kadar, bütün Kürt partilerinin, Türkmenlerin, Asurilerin,
Arapların birlikte oluşturacağı geçici bir yönetime sıcak bakacaklarını
söyledi. Yetkililer, ayrıca, KYK, SUK ile anlaşarak demokratik özerklik
ilan ederse, Türkiye’nin bu özerkliği kabul edeceğini belirtiler.” Türkiye’nin
özerkliğe destek vereceği beklentisi çok iyimserce. Hem SUK hem ÖSO,
Kürtler konusunda bölünmüş durumda. Milliyetçi arap damarı Kürtlerle
ortaklığı engelliyor. Ayrıca ÖSO’ya bağlı bazı gruplar Kürtlere karşı
Kaide ile ortak hareket ediyor. Bir başka örtülü şart PYD’nin rejimle
net hesaplaşma içerisine girmesi yani ÖSO’yla aynı çizgiye gelmesi.
Halbuki Kürtler rejimin yıkılmayabileceğini hesaba katarak 3. yolu
tutturdu. Kürtlerin kaderini SUK ile senkronizasyona bağlamak
Türkiye’nin Rojava açılımını çıkmaza götürebilir. Pekii Kürtler SUK’a
entegre olamazsa uzatılan havuç sopaya dönüşür mü? İkircikli ve
mütereddit Kürt politikası bize umut ile korku arasında kalmaya öğretti.
Görmek için beklemek en iyisi…
Radikal
Radikal