Thursday, August 1, 2013

Rojava sınavı

Fehim Taştekin
'Had bildiren' çıkış, 'kırmızı çizgileri' hatırlatan toplantı, 'bir yanlışı düzelten' ihtar; bunlar Türkiye'nin Kürtlerle iştigalinin ana parametreleri.
Zikzakların sonunda Kuzey Irak’ta Kürtlerle mesai tehditten ortaklığa yol aldı. Keşke Ankara’yı buna mecbur eden Bağdat’la düşmanlığı ve diğer bölgesel sıkışmışlıklar olmasaydı. Şimdi ‘devlet-i aliyye’ mecburiyetten Kürtlerle el sıkışırken bile kırmızı çizgilerin dilinden konuşuyor. Bu bir hazım sorunu. Eski hinterlandı teba gören takıntılı siyasetin yan etkisi. Her şeye rağmen Güney Kürdistan’la ilişkilerde rotayı doğrultmuş Ankara’nın Suriye’nin kuzeyindeki Batı Kürdistan’a (Rojava) yaklaşımında da nihayet yanlıştan dönüşe işaret eden bir adım geldi. Rojava’da 19 Temmuz 2012’den itibaren kontrolü ele alan Kürt Yüksek Konseyi’nin (KYK) ana omurgası Demokratik Birlik Partisi’nin (PYD) Eşbaşkanı Salih Muslim Türkiye ile diyalog muradına erdi. Ne var ki Ankara bir yanlıştan dönerken bunu kanırtmadan yapamıyor. Salih Müslim’in Dışişleri ve MİT’le görüşmesi sırasında suflör medyaya fısıldıyor, ‘Kardak zaferi’havasında manşetler atılıyor: “O bayrak indi”. İnen bayrak YPG’nin, yerine asılan KYK’nnn. YPG de, KYK’nın milis gücü. Kürtlerde de artık siyasetin alası var; Türkiye’ye zaferi nasıl tattıracaklarını biliyorlar! Kardak havası Başbakan Erdoğan’ın mesajında da var: “Attıkları bu adımların yanlış ve tehlikeli olduğu noktasında kendilerine gerekli uyarılar yapıldı.” 
Mecburiyetten... 
Maalesef bir doğrunun düzgün bir şekilde yapılabildiği günlerde değiliz. Güney Kürdistan’ta olduğu gibi PYD ile diyalogda da mücbir sebepler var:
Araplar, Türkmenler, Türkiye’ye yakın Kürtler, olmadı Kaidevari grupları kullanarak Rojava’yı Kürtlere yar etmeme siyaseti Serekaniye’de patladı.“Türkiye Kaide’yi destekliyor” diye feci bir görüntü oluştu ve şimdi Ankara bundan kurtulmaya çalışıyor.
PYD, Türkiye’ye yönelik güvenlik tehdidi olmayacağı garantisi verirken asıl tehdit Kaide ve ÖSO bağlantılı gruplardan gelmeye başladı.
Kürtlersiz Esad’ı devirmenin imkânsız olduğu görüldü. PYD’yi muhalefete entegre etmek elzem hale geldi.
PYD’ye düşman olanlar dahil tüm Kürtlerin Türkiye’den Rojava’ya olası bir müdahale karşısında tek cephe olacağı anlaşıldı.
Serekaniye ve Tel Ebyad’daki çatışmalarda da Kaide’ye karşı bir birlik havası oluştu. Özgür Suriye Ordusu’na (ÖSO) bağlı Kürt birliği Akrad Cephesi de YPG’nin safında yer aldı.
Rojava’yı tehdit siyasetinin PKK ile barış sürecini tehlikeye sokacağı görüldü.
Erdoğan’ın had bildirme söylemini ‘siyasetin halka dönük yüzü’ diye geçiştirip öteki yüzde neler konuşulduğuna bakalım. Mutlu Çiviroğlu’nun Radikal’e yaptığı röportajda Salih Müslim görüşmeye ilişkin diyor ki;“Geçici yönetimin kurulması konusunu konuştuk ve anlaştık. Bu oluşumun Kürtlerden, Araplardan, Süryanilerden, Türkmenlerden, her kesimin katılımı ile olmasını istediğimizi bildirdik. Kendileri de olumlu yaklaştı, kabul ettiler… Bize ‘Nusra sadece sizin düşmanınız değil bizim de düşmanımız’ dediler. Biz de ‘Nusra sizin topraklarınızdan bizim tarafa geçiyor’ dedik. Onlar da önlem almak için söz verdiler… Suriye Ulusal Koalisyonu’na (SUK) katılma konusunda da bir yakınlaşma olursa bize yardımcı olacaklar. Ahmed Cabra’nın başkan seçilmesi ile birlikte Kürtleri KYK adı altında kabul edebilirler.” 
Teste tabi iyimserlik 
Salih Müslim’e bakılırsa Ankara’nın kırmızı çizgi saydığı konularda en azından bir anlayış hasıl olmuş. Ancak bu test edilmeye mahkûm bir iyimserlik. Bu ilişkilerin geleceği bir yanda Kürtlere savaş açan gruplara desteğin kesilmesi, diğer yandan Kürtlerin SUK’la ortak hareket etmesine bağlı. Salih Muslim T24’e demecinde iki kritik şartı dillendiriyor: “Türk yetkililer Suriye’de kalıcı bir çözüm bulununcaya kadar, bütün Kürt partilerinin, Türkmenlerin, Asurilerin, Arapların birlikte oluşturacağı geçici bir yönetime sıcak bakacaklarını söyledi. Yetkililer, ayrıca, KYK, SUK ile anlaşarak demokratik özerklik ilan ederse, Türkiye’nin bu özerkliği kabul edeceğini belirtiler.” Türkiye’nin özerkliğe destek vereceği beklentisi çok iyimserce. Hem SUK hem ÖSO, Kürtler konusunda bölünmüş durumda. Milliyetçi arap damarı Kürtlerle ortaklığı engelliyor. Ayrıca ÖSO’ya bağlı bazı gruplar Kürtlere karşı Kaide ile ortak hareket ediyor. Bir başka örtülü şart PYD’nin rejimle net hesaplaşma içerisine girmesi yani ÖSO’yla aynı çizgiye gelmesi. Halbuki Kürtler rejimin yıkılmayabileceğini hesaba katarak 3. yolu tutturdu. Kürtlerin kaderini SUK ile senkronizasyona bağlamak Türkiye’nin Rojava açılımını çıkmaza götürebilir. Pekii Kürtler SUK’a entegre olamazsa uzatılan havuç sopaya dönüşür mü? İkircikli ve mütereddit Kürt politikası bize umut ile korku arasında kalmaya öğretti. Görmek için beklemek en iyisi…

Radikal