|
Dostlar’ın Suriye devriminde İsrail’in joker rolü |
Dünya
jandarması ABD, Suriye konusunda BM’den yasal bir karar çıkarmakta
başarısız olunca, dosyayı “mafyaya” teslim etmiş gözüküyor.
Suriye krizinin başlarında çok ihtiyatlı bir dil kullanmaya özen
gösteren İsrail’in, geçtiğimiz yılın sonlarından itibaren aşamalı olarak
ihtiyatı terk ettiğine bu yılın başında da meseleye fiilen müdahale
ettiğine tanık olduk.
İsrail’in Suriye krizi konusundaki tavrı dönemsel olarak şu dört şekilde gelişti:
1- Planlı sessizlik: Suriye krizinin başından 2012
yılının başlarına kadar süren bu dönemde İsrail, Suriye konusunda resmi
düzeyde görüş bildirmekten kaçındı.
Hatta Başbakan Netanyahu, kabine üyelerine Suriye konusunda demeç verme
yasağı getirmişti. Nitekim Suriye’deki isyanın üstünden bir yıl
geçtikten sonra dönemin Dışişleri Bakanı Avigdor Lieberman, “ahlaki
sorumluluklarına” vurgu yaparak Benyamin Netanyahu’nun isteğinin aksine
İsrail’in Suriye konusunda açık bir tutum takınması ve Beşşar Esed’e
çekilme çağrısında bulunması gerektiğini açıklamıştı.[1]
Çünkü Suriye’deki isyanla ilgili olarak başlangıçta “halkın sivil gösterileri ve reform talebi” şeklinde bir algı oluşturulmaya çalışılıyordu ve İsrail’in soruna taraf olmasının bu algıya zarar verebileceği öngörülüyordu
2- Gayri resmi düzeyde analiz ve tarafgirlik:
İsrail’de, Suriye’de yaşanan isyandan duyulan memnuniyete ve
muhaliflerin desteklenmesi gerektiğine ilişkin ilk açıklamalar
“uzmanlar” veya eski güvenlik yetkilileri tarafından dile getirildi.
Örneğin Mossad’ın eski Şefi Efraim Halevy, 7 Şubat’ta New York Times
gazetesinde yazdığı yazıda Suriye’nin “İran’ın Aşil Topuğu/yumuşak
karnı”[2] olduğunu belirterek Suriye’deki isyanın İsrail için sağlayacağı stratejik kazanımlara dikkat çekmişti.[3]
Çünkü artık Suriye konusu, önce Arap Birliği girişimi, ardından BM
Güvenlik Konseyi süreçleri sayesinde bir iç sorun olmaktan çıkmaya ve
uluslar arası krize dönüşmeye başlamıştı. Doğal olarak da İsrailli resmi
olmayan güvenlik yetkililerinin resmi politikaları etkilemeye yönelik
analizleri gündeme gelmekteydi.
3- Resmi düzeyde kaygı ve tehdit: İsrailli yetkililer,
2012 yılının ortalarından itibaren Suriye’de yaşanan gelişmelerle
ilgili olarak “kaygı” ve tehdit açıklamaları yapmaya başladı.
Suriye’deki istikrarsızlığı ve bu ülkedeki silahların örgütlerin eline
geçebileceği ihtimalini “kaygı” sebebi olarak ortaya koyan İsrailli
yetkililer, bu duruma seyirci kalmayacaklarını belirterek[4] soruna doğrudan müdahale edebilecekleri tehdidini savurdular.
Çünkü 4 Şubat 2012’de Güvenlik Konseyi’nden Suriye’ye yönelik bir
uluslar arası müdahale kararının çıkarılamaması ve “Dostlar grubu”nun
kurulması artık dünyada Suriye üzerinden yeni bir “Soğuk Savaş” dengesi
oluşturmaya başlamıştı.
Doğal olarak da İsrail, resmi düzeydeki açıklama ve tutumuyla bu yeni Soğuk Savaş dengesindeki safını belirlemiş oluyordu.
4-Eylem: Suriye’deki kimyasal silah ve gelişmiş
füzelerin Hizbullah’ın veya başka grupların eline geçmesinden kaygı
duyduğunu belirterek bu konuda sessiz kalmayacağı tehdidinde bulunan
İsrail, 30 Ocak’ta tehdidini eyleme geçirdi ve Şam yakınlarındaki
Cemraya Askeri Araştırma Merkezini bombaladı.[5]
Dostlar grubunun jokeri İsrail
Amerika’nın “Suriye devriminde” doğrudan liderlik üstlenip muhalefetin
hem siyasi hem de askeri kanadını yeniden yapılandırdığı kasım ve aralık
ayları, İsrail’in Ürdün’le birlikte “ABD, İngiltere, Fransa Türkiye,
Katar ve Suudi Arabistan”dan oluşan Dostlar grubunun çekirdek kadrosuna
bir joker üye olarak katılacağının sinyalini vermişti.
Çünkü “Dostlar”ın tüm çabasına rağmen Suriye’ye uluslar arası
meşruiyeti olan bir müdahale kararı çıkarılamamıştı ve “Dostlar”ın
sahadaki vekilleri de hem örgütsel yapılarındaki kırılganlık hem de
eylemsel kapasite bakımından sonuca ulaşmaktan uzak görünüyordu.
Dolayısıyla “Dostlar”ın sahadaki vekillerine uluslar arası meşruiyete
dayalı bir dış müdahale ile “uçuşa yasak bölge” oluşturulamayacağının ve
isyancılara hava desteği sağlanamayacağının anlaşılması, bu şartları
fiili durumla gerçekleştirebilecek İsrail gibi her türlü uluslar arası
yasadan azade bir yeni aktörün oyuna girmesini zorunlu kılıyordu.
İsrail’in hiçbir kurala bağlı olmayan joker rolüyle oyuna dahil
edildiğine ilişkin ilk gelişme 2012 yılının aralık ayında yaşandı.
4 Aralık tarihli el-Hayat gazetesinin Reuters mahreçli haberine göre,
Mossad'a yakınlığıyla bilinen İsrail kaynakları, Suriye Cumhurbaşkanı
Beşşar Esed'in kimyasal silah kullanması halinde, Amerika, İsrail,
Türkiye ve Ürdün'den oluşan dörtlünün Suriye'ye askeri müdahalede
bulunması için hazırlıklar başladı.
Bu dörtlünün Suriye'ye askeri müdahalesinde koordinasyonun Amerika
tarafından sağlanacağını ifade eden İsrail kaynakları, bu amaç
doğrultusunda Ürdün, İsrail ve Türkiye'ye Amerikan askeri birliklerinin
gönderildiğini açıklamıştı.
Bu dört ülkenin Suriye'ye askeri müdahale planının detaylarının gizli
tutulmasına karar verdiğinin belirtildiği haberde, Türkiye’nin NATO'dan
Patriot füze savunma sistemini, sınırdaki 10 farklı noktaya
konuşlandırılmasını istediğine de dikkat çekilmişti.[6]
Suriye konusunda bir yılık sessizliğin ardından 2012 yılı ortalarında
kaygı ve tehdit söylemi ile oyuna hazırlanan İsrail’in aralık ayından
itibaren “Suriye’de kimyasal silah tehlikesi”ni en çok vurgulayan aktör
haline gelmesi ve önce 30 Ocak’ta ardından da bugün Suriye’yi
bombalaması el-Hayat gazetesinin haberini doğrulayan gelişmeler olarak
gözüküyor.
İsrail’in Suriye’ye yönelik her iki saldırısı için de öne sürdüğü
gerekçe, meşhur kaygılarına dayanıyor: Suriye’den Hizbullah’a giden
füzeler…
Ancak son dönemdeki nitelikli operasyonlarıyla sahada üstünlüğü ele
geçiren Suriye ordusuna ait mühimmat depolarının da bulunduğu 43 askeri
üssü vurduğu[7] dikkate alındığında İsrail’in kuralsız joker rolünün “silahlı gruplara hava desteği sağlamak” olduğu anlaşılıyor.
Amerika’nın silahlı grupları Ürdün’de eğitmesi, Suriye’nin Ürdün
sınırında oluşturulacak tampon bölge için Ürdün’e de Patriot
yerleştirilmesinin gündeme gelmesi, İsrail’in “özür” aracılığıyla
Türkiye’yle ilişkilerini normalleştirmesi, aralık ayında oluşturulan
“Dörtlü”deki rol dağılımına ilişkin ipuçları veriyor.
Özetle dünya jandarması ABD, Suriye konusunda BM’den yasal bir karar
çıkarmakta başarısız olunca, dosyayı “mafyaya” teslim etmiş gözüküyor.
Suriye’nin doğrudan kendisinin cevap vermemesi veya müttefiklerinin
kural dışı joker rolüyle oyuna girmemesi halinde ocakta başlayan İsrail
saldırılarının sahadaki silahlı gruplara hava şemsiyesi oluşturacak
şekilde daha da sıklaşması beklenebilir.
[6] http://alhayat.com/Details/458942
|
|