Kemal Okuyan
Rusya, ABD’nin üzerine üzerine gidiyor…
Diplomasi cephesini biliyorduk. Silah endüstrisi, savaşma yeteneği açısından iki ülke arasındaki mücadeleyi de… Ekonomik çıkarların nasıl karşı karşıya gelip, nasıl sürtünmeye başladığı ise herkesin malumu…
Neydi mesele?
ABD, emperyalist sistemin tepesindeki güç olarak durmaya devam ediyordu hâlâ. Rusya Federasyonu da bir yandan devasa kaynaklara dayanarak yeni bir emperyalist odak olarak sahne almanın yollarını ararken, diğer yandan Vaşington’un tacizlerini püskürtmeye bakıyordu.
Bunlar yeni değil.
Ancak Ukrayna’daki gelişmelerle birlikte, Rusya’nın mücadele stratejisinde önemli bir farklılaşma göze çarpar oldu.
Rusya, ABD’nin üzerine ideolojik olarak gidiyor. Hem de çok sert biçimde.
Bunun alt yapısı, Rus medyasının Putin tarafından yeniden düzenlenmesiyle oluşturulmuştu zaten. Birkaç yılda hantal, batılı rakipleri karşısında etkisizliğe mahkum yayın organları yerine son derece dinamik ve amaca uygun bir biçimde kurgulanmış bir şebeke örgütlendi.
Bu şebeke, başta ABD ve İngiltere olmak üzere, “muhalif” birçok gazeteci ve araştırmacı-yazar ile iletişime geçti, onlarla çalışmaya başladı.
Kısa sürede sonuç alındı.
Örnek olsun, Suriye’ye dönük askeri müdahale seçeneği masadayken Rus medyası ABD, Türkiye, İsrail, Ürdün, Katar gibi ülkelerin üstlendiği kirli rolü deşifre etmek konusunda büyük başarı elde etti. Arkasına hatırı sayılır bir istihbarat ağını alarak.
Ukrayna krizi ve Kırım’ın Rusya’ya bağlanması ile birlikte Rus medyası yeni bir cephe açıverdi: İdeolojik savaş!
Eric Draitser, Will Hart gibi “dış kaynakları” da kullanan Moskova yönetimi, ABD’yi çökmekte olan bir imparatorluk olarak tasvir etmeye, hatta aşağılamaya yöneldi. Bunun anlamı şuydu: Rusya Federasyonu artık, ABD’nin eski Sovyet Cumhuriyetleri’ndeki provokasyonlarını yalnızca yanıtlamak ya da boşa çıkarmakla uğraşmayacak, aynı zamanda karşı saldırıya da geçecekti.
ABD toplumunun çürümüşlüğünden ekonomisinin kırılganlığına, enerji, ulaşım ve haberleşme altyapısının dökülür hale gelmesinden suç örgütlerinin yaygınlığına varıncaya kadar hemen her başlıkta ABD’nin içişlerine karışan bir Rus medyası var artık.
Söylenenlerse yanlış değil. Sınıfsal çelişkilere ve toplumsal adaletsizliklere pek girmeden, daha çok sonuçlara odaklanan, yeryüzünün her tarafını saran ABD karşıtlığını arkasına almak isteyen, ahlakçı, ABD’ye karşı mücadelede kendini uluslararası hukuka bağlı hisssetmeyen bir Rusya’nın belirginleştiğini söyleyebiliriz.
Özgüvenle hareket ediyorlar…
Birleşmiş Milletlerin gereksiz ve ABD kuklasına dönüşmüş bir kurum olduğu yazılıyor örneğin… Federasyon yanlıları olarak kodladıkları Rus kökenli ya da Rusya ile birleşme taraftarı Ukraynalıların karadan havaya füzelerle helikopter düşürdüğü ve “kendilerini korumak” için silah kullanabildikleri de ifade ediliyor zaman zaman. Bu direnişçilerin temel insani hakları savunduğu vurgusu geriye çekilmeden…
Yani sadece mazlumu değil, muktediri de oynamaktalar.
Ve Sovyetler Birliği’ne özlem, sosyalizmden ustaca ayrıştırılarak, “süper güce özlem”e dönüştürülmekte. “Tıpkı Sovyetler Birliği dönemindeki gibi” diyor bazı yorumcular; itibarlı, ciddiye alınan bir büyük ülke…
Oysa Sovyetler Birliği, Rusya Federasyonu’nun bugün yaptığına cesaret edememişti. ABD’yle dişe diş mücadeleden kaçındı son Sovyet yöneticileri… Putin ise karşı hamlelere kararlı gözüküyor.
Ne yazık ki, burada söz konusu olan artık emperyalistleşen Rusya’dır.
Emperyalist bir odak olmanın yolu, başka ülkelerin siyasi ve ekonomik kararlarına yön verebilme yeteneği kazanmaktan geçiyor. Bu son tahlilde bir “ekonomik” kritedir ama ondan ibaret değildir. Şimdi Rusya, “etnik temelli” bir hamle yaparken, ideolojik bir saldırı da başlatarak, kendi egemenlik bölgesi olarak gördüğü alanda başına dert olan “Rus düşmanlığı”nı geriletmeye çabalıyor. Öte yandan bunu Rusçu bir kimlikle yaptığı sürece, Slav dünyasının bile bir bölümünü tamamen kaybediyor.
Rus milliyetçiliğini akılcı bir ABD eleştirisiyle dengeleme fikri mantıklı olsa bile, istenen sonucu vermeyebilir.
Ancak yine de Rusya Federasyonu’nun ABD’ye karşı açtığı yeni cephe önemsenmeli. Bu cephe Türkiye’yi içine alan geniş bir coğrafyayı etkileyecek. İzlemeye devam…
Diplomasi cephesini biliyorduk. Silah endüstrisi, savaşma yeteneği açısından iki ülke arasındaki mücadeleyi de… Ekonomik çıkarların nasıl karşı karşıya gelip, nasıl sürtünmeye başladığı ise herkesin malumu…
Neydi mesele?
ABD, emperyalist sistemin tepesindeki güç olarak durmaya devam ediyordu hâlâ. Rusya Federasyonu da bir yandan devasa kaynaklara dayanarak yeni bir emperyalist odak olarak sahne almanın yollarını ararken, diğer yandan Vaşington’un tacizlerini püskürtmeye bakıyordu.
Bunlar yeni değil.
Ancak Ukrayna’daki gelişmelerle birlikte, Rusya’nın mücadele stratejisinde önemli bir farklılaşma göze çarpar oldu.
Rusya, ABD’nin üzerine ideolojik olarak gidiyor. Hem de çok sert biçimde.
Bunun alt yapısı, Rus medyasının Putin tarafından yeniden düzenlenmesiyle oluşturulmuştu zaten. Birkaç yılda hantal, batılı rakipleri karşısında etkisizliğe mahkum yayın organları yerine son derece dinamik ve amaca uygun bir biçimde kurgulanmış bir şebeke örgütlendi.
Bu şebeke, başta ABD ve İngiltere olmak üzere, “muhalif” birçok gazeteci ve araştırmacı-yazar ile iletişime geçti, onlarla çalışmaya başladı.
Kısa sürede sonuç alındı.
Örnek olsun, Suriye’ye dönük askeri müdahale seçeneği masadayken Rus medyası ABD, Türkiye, İsrail, Ürdün, Katar gibi ülkelerin üstlendiği kirli rolü deşifre etmek konusunda büyük başarı elde etti. Arkasına hatırı sayılır bir istihbarat ağını alarak.
Ukrayna krizi ve Kırım’ın Rusya’ya bağlanması ile birlikte Rus medyası yeni bir cephe açıverdi: İdeolojik savaş!
Eric Draitser, Will Hart gibi “dış kaynakları” da kullanan Moskova yönetimi, ABD’yi çökmekte olan bir imparatorluk olarak tasvir etmeye, hatta aşağılamaya yöneldi. Bunun anlamı şuydu: Rusya Federasyonu artık, ABD’nin eski Sovyet Cumhuriyetleri’ndeki provokasyonlarını yalnızca yanıtlamak ya da boşa çıkarmakla uğraşmayacak, aynı zamanda karşı saldırıya da geçecekti.
ABD toplumunun çürümüşlüğünden ekonomisinin kırılganlığına, enerji, ulaşım ve haberleşme altyapısının dökülür hale gelmesinden suç örgütlerinin yaygınlığına varıncaya kadar hemen her başlıkta ABD’nin içişlerine karışan bir Rus medyası var artık.
Söylenenlerse yanlış değil. Sınıfsal çelişkilere ve toplumsal adaletsizliklere pek girmeden, daha çok sonuçlara odaklanan, yeryüzünün her tarafını saran ABD karşıtlığını arkasına almak isteyen, ahlakçı, ABD’ye karşı mücadelede kendini uluslararası hukuka bağlı hisssetmeyen bir Rusya’nın belirginleştiğini söyleyebiliriz.
Özgüvenle hareket ediyorlar…
Birleşmiş Milletlerin gereksiz ve ABD kuklasına dönüşmüş bir kurum olduğu yazılıyor örneğin… Federasyon yanlıları olarak kodladıkları Rus kökenli ya da Rusya ile birleşme taraftarı Ukraynalıların karadan havaya füzelerle helikopter düşürdüğü ve “kendilerini korumak” için silah kullanabildikleri de ifade ediliyor zaman zaman. Bu direnişçilerin temel insani hakları savunduğu vurgusu geriye çekilmeden…
Yani sadece mazlumu değil, muktediri de oynamaktalar.
Ve Sovyetler Birliği’ne özlem, sosyalizmden ustaca ayrıştırılarak, “süper güce özlem”e dönüştürülmekte. “Tıpkı Sovyetler Birliği dönemindeki gibi” diyor bazı yorumcular; itibarlı, ciddiye alınan bir büyük ülke…
Oysa Sovyetler Birliği, Rusya Federasyonu’nun bugün yaptığına cesaret edememişti. ABD’yle dişe diş mücadeleden kaçındı son Sovyet yöneticileri… Putin ise karşı hamlelere kararlı gözüküyor.
Ne yazık ki, burada söz konusu olan artık emperyalistleşen Rusya’dır.
Emperyalist bir odak olmanın yolu, başka ülkelerin siyasi ve ekonomik kararlarına yön verebilme yeteneği kazanmaktan geçiyor. Bu son tahlilde bir “ekonomik” kritedir ama ondan ibaret değildir. Şimdi Rusya, “etnik temelli” bir hamle yaparken, ideolojik bir saldırı da başlatarak, kendi egemenlik bölgesi olarak gördüğü alanda başına dert olan “Rus düşmanlığı”nı geriletmeye çabalıyor. Öte yandan bunu Rusçu bir kimlikle yaptığı sürece, Slav dünyasının bile bir bölümünü tamamen kaybediyor.
Rus milliyetçiliğini akılcı bir ABD eleştirisiyle dengeleme fikri mantıklı olsa bile, istenen sonucu vermeyebilir.
Ancak yine de Rusya Federasyonu’nun ABD’ye karşı açtığı yeni cephe önemsenmeli. Bu cephe Türkiye’yi içine alan geniş bir coğrafyayı etkileyecek. İzlemeye devam…