Alptekin DURSUNOĞLU
Suriye’deki
silahlı gruplar ve yeni kombinasyonlar Antalya’da kurulan Ortak Askeri Komuta
Konseyi adlı yeni askeri örgüte kendilerini tasfiye rolü verildiğini fark eden cihatçılar, kendi
aralarında birleşerek güçlenmeye çalışıyor.
Amerikan
müdahalesiyle Doha’da yeniden yapılanan Ulusal Koalisyonun askeri kanadı olarak
Antalya’da kurulan Ortak Askeri Komuta Konseyi adlı silahlı örgütün cihatçılara
karşı güçlendirilmeye çalışılması silahlı unsurlar arasında yeni gruplaşmaların
yaşanmasına neden oluyor.
Dolayısıyla
isyanın başlarında tüm silahlı grupların ortak bir isim olarak kullanmakta
sakınca görmediği “Özgür Suriye Ordusu”, artık tüm silahlı unsurları şeklen
dahi içeren bir tabela olmaktan uzaklaşıyor.
Çünkü
Amerika’nın Suriye konusunda liderliği bizzat üstlenerek 11 Kasım’da Ulusal
Koalisyonu oluşturmasından önce kendilerine finansal destek veren onlarca
farklı kaynağın talebine göre komuta edilen onlarca silahlı grup söz konusuydu.
Ancak, 11 Kasım
sonrası süreçte tüm finansın Ulusal Koalisyon’da toplanmasını ve sahadaki
silahlı unsurların ortak bir komuta altında kontrol altına alınmasını
hedefleyen adımlar atıldı ve Ulusal Koalisyon’dan bir ay sonra Ortak Askeri
Komuta Konseyi adlı bir örgüt kuruldu.
Bu da daha önce
emir komuta disiplini gerektirmediği için Özgür Suriye Ordusu tabelasını
kullanmakta sakınca görmeyen cihatçıların yollarını ABD’nin liderlik ettiği
Ulusal Koalisyondan ve ona bağlı Ortak Askeri Komuta Konseyi’nden ayırmaya sevk
etti.
Nitekim 5
Aralık’ta Antalya’da ABD, İngiltere, Fransa, Körfez ülkeleri ve Ürdün’den
güvenlik yetkililerinin de katıldığı bir toplantı[1] sonucu kurulan Ortak
Askeri Komuta Konseyi adlı yeni askeri örgüte kendilerini tasfiye rolü
verildiğini fark eden
cihatçılar da kendi aralarında birleşerek güçlenmeye çalıştı.[2]
Ana ittifak
kombinasyonları
Ulusal
Koalisyonun askeri kanadı olarak kurulan Ortak Askeri Komuta Konseyi,
Amerika’nın öngördüğü doğrultuda sahadaki tüm silahlı grupları kendi çatısı
altında birleştirmekten uzak olsa da cihatçıların kendi aralarında da
bölünmesine ve zayıflamasına neden olması bakımından önemli bir işlev görüyor.
Zira şu an
silahlı gruplar arasında, iki ana ve çok sayıda alt grubun oluşturduğu yeni
ittifak kombinasyonları söz konusu.
Ana gruplar:
1- Özgür Suriye Ordusu:Ulusal Koalisyon öncesinde
tüm silahlı grupların kullandığı ortak tabela olan ve merkezi bir komuta
disiplininden yoksun Özgür Suriye Ordusu, artık ağırlıklı olarak Suriye
ordusundan kaçan askerlerin komuta ettiği ve Ulusal Koalisyon’a doğrudan bağlı
bir askeri yapılanmayı ifade ediyor.
5-9 Aralık
2012’de Antalya’da kurulan Ortak Askeri Komuta Konseyi’nin, Özgür Suriye
Ordusuna komuta etiği var sayılıyor ve bu konseyin başına getirilen Selim İdris
de Ulusal Koalisyona bağlı olarak kurulan bu ordunun “genelkurmay başkanı”
olarak nitelendiriliyor.
2- Cihatçılar:Genelde dışarıdan gelen el-Kaide
bağlantılı selefi militanları, özelde ise Nusra Cephesi’ni akla getiren bu
kesimin, Suriyeli İslamcıları da içinde barındıran çok sayıda selefi silahlı
grubun ortak adı olduğu biliniyor.
İsyanın ilk başlarında
varlıkları inkar edilen ya da “rejimin propagandası” olarak nitelenen bu
gruplar, Afganistan, Irak, Çeçenistan ve Libya’da savaş tecrübesi edinmiş
militanlardan oluşmasından ve sahadaki etkili operasyonlarından dolayı artık
bir gerçeklik olarak kabul
ediliyorlar.
Amerika’nın
kaygı duyduğu Suriye’deki cihatçı gerçekliği, Ulusal Koalisyon ve ona bağlı
silahlı örgüt tarafından “devrimin bir parçası” olarak nitelendirilse de
Amerika da cihatçılar da Ulusal Koalisyon’un bu tavrını samimi bulmuyor.
ABD’nin
terör örgütleri listesine eklediği Nusra Cephesi’nin Ulusal Koalisyon
tarafından “devrimin bir parçası”[3] olarak nitelenmesini Washington’un
anlayışla karşılaması da cihatçıların devrimden sonra Özgür Suriye Ordusu’yla
savaşacaklarını[4] artık gizlememesi ve kendi arasında güç birliği etmeye
çalışması da bundan kaynaklanıyor.
Binaenaleyh
Ulusal Koalisyon’un kurulmasından sonra cihatçılar arasında şu alt ittifak
kombinasyonları söz konusu oldu.
1- Nusra Cephesi: El-Kaide’nin Suriye kolu olarak
bilinen ve Suriye’deki diğer silahlı grupların aksine kamera merakı olmadığı
için iç yapısı, liderliği ve potansiyeli hakkında çok az şey bilinen bu grubun
henüz başka silahlı gruplarla ittifak kurduğuna ilişkin bir bilgi mevcut değil.
2- Suriye İslami Cephesi: 21 Aralık’ta kurulan
cephe, el-Fecru’l İslamiyye Hareketi (Halep), Ahrar Şam (Suriye), el-Hak Tugayı
(Humus), Ensaru Şam Tugayı (Lazkiye), et-Taliatu’l İslamiyye Cemaati (İdlib),
Musab bin Umeyr Tugayı (Halep), Tevhid Ordusu (Deyr ez Zor) ve El-İmanu’l Mukatile
Tugayları’dan oluşuyor.
3- Suriye İslami Kurtuluş Cephesi: El-Kaide’yle
anlaşamayan cihatçıların ortak hareket edebilmeleri için Sukuru’ş Şam Lideri
Ebu İsa’nın önderliğinde kurulduğu belirtiliyor.
Sukuru’ş Şam
Lideri Ebu İsa, 12 Eylül 2012’de yaptığı açıklamada, Suriye Kurtuluş Cephesi’nin
Sukuru’ş Şam Tugayı (İdlib-Hama), Ensaru İslam Topluluğu (Şam), el-Faruk Tugayı
(Humus), Amr Bin el-As Tugayı (Halep), Davut Tugayı, el-Fetih Tugayı, el-Furkan
Tugayı, el-Nasr Tugayı gibi örgütlerden oluştuğunu açıklamıştı.[5]
Aralık ayı
öncesine kadar Suriye Kurtuluş Cephesi adını kullanan grup, İslam Tugayı’nın
katıldığı tarih olan 27 Aralık’tan itibaren İslami Kurtuluş Cephesi adını
kullanmaya başladı ve gruba, 10 Ocak’ta da Halep’teki Tevhit Tugayı katıldı.
Kombinasyondaki
uçlar ve denge sorunu
Bu
kombinasyondaki gruplar; ideolojileri, Ulusal Koalisyonla ve dolayısıyla ABD
liderliğindeki Dostlar grubuyla işbirliğine açık olmaları parametrelerine göre
sınıflandırıldığında iki zıt renk ve göreceli olarak bu iki zıt renge yakın ara
tonlarla karşılaşılıyor.
Bir başka
deyişle silahlı grupların oluşturduğu bu yeni ittifak kombinasyonunu bir renk
skalası olarak düşünüp, ABD liderliğindeki Dostlar grubunun kontrolüne açık
olmayı en açık, kontrol dışı olmayı ise en koyu ton olarak varsaydığımızda
Antalya’da kurulan Ortak Askeri Komuta Konseyi’ni skalanın beyaz tarafına,
Nusra Cephesi’ni ise siyah tarafına yerleştirmemiz gerekiyor.
Bu durumda ana
gövdesini Ahraru’ş- Şam’ın oluşturduğu Suriye İslami Cephesi, Nusra
Cephesi’nden bir ton açık griyi, ana gövdesini Sukuru’ş- Şam’ın oluşturduğu
İslami Kurtuluş Cephesi ise Selim İdris başkanlığındaki Ortak Askeri Komuta
Konseyi’nden bir ton koyu griyi temsil ediyor.
Çünkü Ahraru’ş-
Şam ve öncülük ettiği İslami Cephe, ideolojik benzerliği bulunsa da çoğunluğunu
dışarıdan gelen militanların oluşturduğu el-Kaide bağlantılı Nusra Cephesi’ne
biat etmeyen ve ondan bağımsız duran bir grup olarak varlığını ifade ediyor.
Aynı şekilde
İslami Kurtuluş Cephesi de Antalya’da kurulan Selim İdris başkanlığındaki Ortak
Askeri Komuta Konseyi’nde yer almıyor olsa da cephenin bileşenlerinden Tevhit
Tugayı Komutanı Abdulkadir Salih, Selim İdris’in yardımcısı olarak görev
yapıyor.
Elbette
örgütlenme, ajanda ve komutadaki bu farklılıklar, şimdilik bu grupların
Taftanaz hava üssü baskını ve Rakka saldırısı örneklerinde olduğu gibi ortak
eylemler düzenlemesini engellemiyor.
ABD’den siyasi
çözüme silahlı destek
Ancak şu an
ortak eylemlerde buluşabilen bu grupların ortak bir komuta çatısı altında
birleşebilmesi için farklı değişkenlerin devreye girmesi gerekiyor.
Bu değişkenlerin
en önemlisi ise para ve lojistiğin birleşilmesi istenen komuta merkezi
aracılığıyla gruplara aktarılması.
Amerika’nın
siyasi muhalif grupları 11 Kasım’da Katar’da Ulusal Koalisyon adıyla yeniden
yapılandırması, Ulusal Koalisyonun 5-9 Aralık’ta Antalya’da Ortak Askeri Komuta
Konseyi’ni kurması bu değişken çerçevesinde atılan adımlardı.
Amerika’nın
siyasi çözüm vurgusuna rağmen silahlı grupları çatısı altında birleştirmeyi
öngördüğü grupları silahlandırmaya hız vermesi, renk skalasının en koyu
tarafında yer alan ve kontrol dışı kalmakta ısrar edecek grupları
yalnızlaştırmaya, skalanın gri tarafında yer alan grupları da beyaz alana
çekmeye yönelik adımlar olarak okunabilir.
Çünkü siyasi
çözüm konusunda samimi ise Amerika’nın iki şeye ihtiyacı var:
1- Sahadaki silahlı gruplara belli bir komuta
disiplini kazandırmak ve dolayısıyla kontrol altına almak.
2- Silahlandırdığı grupların sahadaki
kazanımlarını arttırarak siyasi çözüm sürecinde Rusya ile masaya eli güçlü bir
şekilde oturmak.
Amerika’nın bir
yandan siyasi çözümden bahsederken diğer yandan şimdiye kadar hiç olmadığı
ölçüde açıkça silahlandırmaya yönelmesi çelişkili gibi gözükse de yukarıda
belirtilen ihtiyaçları gidermeye yönelik olması bakımından son derece tutarlı
görünüyor.
[1]http://www.hurriyet.com.tr/planet/22107261.asp
[2]http://www.posta.com.tr/dunya/HaberDetay/Suriye-deki-gruplar-birlesti.htm?ArticleID=160824
[3]http://www.ydh.com.tr/HD11157_george-sabra—cebhetu-n-nusra-devrimin-bir-parcasidir.html
[4]http://www.ydh.com.tr/HD11439_ebu-seyyaf—esed-devrilirse-cihatcilarla-oso-catisir.html
[5]http://www.ydh.com.tr/HD11109_sukurus—sam-komutani-hatayda.html