Fulya Canşen
Avusturyalı yönetmen Paul Poet’in Avrupa’da vizyona giren belgesel filmi Empire me, dünya üzerinde sayısı beş yüzü bulan mikro ulusların yaşamına bir pencere açıyor.
“Yaşadığın dünyadan memnun değilsen kendine yenisini kur” Her ne kadar kulağa ütopik gelse de yerküre üzerinde bunu deneyen 500 adet mikro ulus var. Avusturyalı yönetmen Paul Poet, bunlardan sadece altısını ziyaret ederek bir belgesel filmle farklı yaşam biçimlerine bir pencere açtı. Poet’in ilk durağı İngiltere’nin güney sahillerindeki Sealand Krallığı. Eski bir İngiliz subayı olan Paddy Bates’in korsan bir radyo kurmak için işgal ettiği savunma kalesi, mikro ulusların ilki olarak biliniyor. Yasalardaki boşluktan yararlanan Bates, burada 1967’de krallığını ilan ettikten sonra korsan radyosu, korsan partisine ve hükümetine dönüştü. İngiltere Bates’e karşı dava açtı ama kazanamadı. İngiltere bugün Sealand’ın sadece mülkiyetine sahip ama kullanım hakkına değil. Şimdi Seeland’ı ziyaret eden herkesin pasaportuna “Principality of Sealand” damgası vuruluyor. Kendine ait elektrik ve su şebekesi olan bu krallıkta uzun süre ikamet etmek isteyenler, ana karadan gıda takviyesi yapmak zorunda kalıyorlar. Zira kalede yetişenler ancak Sealand halkının beslenmesine yetiyor.
Silahsız savaş ilan etti ama!
Avustralya’daki Hutt River Krallığı ise Casley adlı bir çiftçi ailesi tarafından kuruldu. Leonard Casley Avusturalya hükümetine bir mektup yazarak çiftliğini bağımsız bir devlet, çiftlik evini ise bu devletin başkenti olarak ilan etti. Hutt River Krallığı’nın da resmi damgası, marşı, bayrağı hatta posta pulu var ama BM’ tarafından tanınması için gerekli bazı kriterleri henüz yerine getiremiyor. Prens Casley’in tanınmak için Avustralya hükümetine silahsız savaş ilan etmesi bile bunun için yeterli olmamış. Çünkü Avusturalya hükümeti, Hutt River Krallığı’nın bütün taleplerini yanıtsız bırakıyor, yani dolaylı da olsa Hutt River Krallığı’nı tanımıyor.
Nükleo Federal devlet Damanhur
Kuzey İtalya’da 1975 yılında ilan edilen çevreci Damanhur Federasyonu’nun hepsi kendi davranışından kendi sorumlu olan bin kişiden oluşuyor. Damanhur toplumunu bir arada tutan anayasa, güven, kabul görme, saygı ve dayanışma ilkelerine dayanıyor. Burada aslolan kişinin kendini gerçekleştirebilmesi. Damanhur’da yaşayabilmek için, yeni fikirler, enerji ve emek sunması istenen halk kendi içinde dört gruba ayrılıyor. A ve B grubunda olanlar altı aylık deneme süresini başarıyla tamamlayıp Damanhur’a katılabilenler. Bunlar da kendi içerisinde sayıları 10-20 kişi arasında değişen ve aynı çatı altında yaşayan ”nükleo” topluluklarına başka bir deyişle eyaletlere ayrılıyor. C ve D grubundakileri ise deneme süresini başaramadığı için Damanhur’un içinde değil ama yakınında yaşanlar oluşturuyor. Her nükleo topluluğunun ekoloji, sanat, maneviyat gibi ayrı bir araştırma ve görev alanı var. Her yıl yapılan genel kurulda her nükleo topluluğuna bir temsilci seçiliyor ve federasyonu bu temsilciler meclisi yönetiyor.
Her şey serbest
Kısa adı ZEGG olan “Deneysel Toplum Oluşturma Merkezi” nin amacı aşkın ve seksin açıkça tartışıldığı ve yaşandığı bir ulus kurmak. Almanya’nın Brandenburg eyaletinde bulunan ZEGG doksanlı yılların ürünü. ZEGG’de yaşayan 100 kişi özünde, çevreci ve sosyal olarak sürdürülebilir bir yaşam biçimini temsil eden bir model proje oluşturuyor. Ekolojik atık su arıtma tesisi, karbondioksit salınımı olmayan ısıtma sistemi, sebze, meyve ve çiçek bahçesine sahip olan ZEGG’in kuruluş amacı kendine yeten bir toplum oluşturmak. Sadece ZEGG’de yaşayanlar değil, ZEGG’e ilgi duyanlar da çeşitli konferans ve toplantılara katılarak projeyi geliştirmeye hizmet ediyor. Her yıl düzenlenen uluslar arası yaz kampları ve sanat etkinlikleri de bunu destekliyor. ZEGG’in hayat prensibi; dürüstlük ve şeffaflık çerçevesinde akla gelen her şeyin serbest olduğu bir dünya kurmak.
Herkes kendinden sorumlu
Danimarka’nın başkenti Kopenhag yakınlarındaki Christiania Serbest Devleti 1971’de gazete aracılığıyla ilan edildiğinde göçmen akımına uğramış. Kapitalizm karşıtı bir sistemle yönetilen Christiania, aynı zamanda çevreci bir devlet. Eski bir kışlada kurulan Christiania’nın bugün 200’ü çocuk 1000 kadar nüfusu var. Christiania Serbest Devleti’nde karar mekanizmasına her birey aktif olarak katılıyor, mülkiyet yok ve sosyal devlet halka hizmet ediyor. Burada yapılan siyasi ve kültürel etkinlikler Danimarka çapında ses getiriyor. Kendi yasa ve kurallarıyla Danimarka’dan ayrı yönetilen Christiania’da hırsızlık, şiddet, silah taşıma, ağır uyuşturucu satmak gibi eylemler yasak. Yasakları çiğneyenler devlet değil, bireyler tarafından cezalandırılıyor. Christiania Serbest Devleti, sık sık kendini tanımayan Danimarka hükümeti ile çıkan sorunlar yüzünden de gazete başlıklarına taşınıyor.
Yüzen devlet Serenissima
Filmin seyirciye sunduğu son örnek Serenissima. Bir grup Amerikalı sanatçı Serenissima projesi ile imkansızı başardı; tahta ve çöplerden yüzen bir devlet yarattı. Bir geri dönüşüm harikası olan Serenissima aynı zamanda yüzen bir sanat eseri. Amerika ve Avrupa’nın çeşitli kentlerinde hazırlanan parçalar Slovenya’da bir araya getirildi. Serenissima’nın motoru bile çöpe atılan parçalardan elle monte edilerek yapıldı. Slovenya’dan sonra Venedik’e giden Serenissima, Venedig Bienaline davet edilmediği halde çok büyük ilgi gördü. Nüfus artışına fazla uygun olmayan bu yüzen çöp devletin dümeni en son Hindistan’a kıvrıldı.
Devlet benim
Avusturyalı yönetmen Paul Poet’in geçen ay Avrupa’da vizyona giren belgesel filmi “Empire me”, cazip görüntülerle sadece farklı yaşam biçimlerini sergilemekle kalmıyor, ilginç röportajlarla da devlet kavramını tartışmaya açıyor. Filmi ana fikri adında saklı; Empire me/Devlet benim.