Suriye’de halkların ve mezheplerin özgürleşmesi fırsatı doğdu. ‘Müdahale’ imkanları kısıtlı, emperyalist hevesleri şehvet düzeyinde olan Türkiye bu tekamülden dolayı sinir krizleri geçirmektedir.
Batı Kurdistan özgürlüğüne doğru emin adımlarla ilerlerken Kürd halkının baş düşmanı Türkiye’den gelecek tehlikelere dikkat çekmek ve bu yönlü tedbirler almak önemlidir ancak bir o kadar önemli olan da baş düşmandan gelecek tehlikeyi abartmamaktır. Yoksa abartınızın esiri olursunuz.
Mevcut TC sınırları içinde yaşayanlar, Türk özel savaş basını ile yatıp kalkanlar kendin çal, kendin oyna yöntemi ile ‘Türkiye’nin büyüklüğüne’ fena bir biçimde inandırıldılar. Oysa dışarıdan Türkiye çok küçük görünüyor. En gerçekçi manzara dıştan görünendir.
Dünyayı yöneten devletler ve onların kamuoyu için Türkiye, jeopolitik konumundan dolayı önemli, bağlı olduğu siyasi gelenek ve gücünü aşan hevesleri bakımından güvenilmez bir Ortadoğu devletidir. Dünyanın gözündeki ‘TC görüntüsü’ bundan bir miskal daha fazla değildir.
TÜRKLER SURİYE’DE ‘İSTENMEYENLERİN’ İLK SIRASINDADIR
Suriye’de ve bölgede çıkarları olan devletler ve belirleyici güçler Türkiye’nin Suriye’ye en ufak müdahalesine dahi tahammülsüzdür. Kimdir bu güçler? 1). Arap dünyası 2). Rusya 3) ABD ve Batı 4). Kürdler 5). İran 6). İsrail. Bunlardan hiçbiri Türkleri Suriye’de istemiyor. Erdoğan Türkiye’si bu güçlere rağmen mi Suriye’ye müdahale edecek? Kazanda pişen tavuk bile buna güler.
Osmanlı istibdadı halen Arapların hafızasından silinmemiştir. ABD ve Batı, Mısır ve Libya baharından sonra bu bölgelerde taşeronluğa layık gördüğü Türkiye için Suriye’de de aynı şeyi düşünüyor. Kürdler, Suriye’de Türkiye’nin gölgesini bile istemiyor. İran, şimdi pusuya yatmış da olsa Suriye’deki Alevi iktidarını Sünni Müslüman kardeşlere teslim etmek isteyen Türkiye’nin baş hasımıdır. İsrail, Müslüman dünyasının ‘sözde’ hamiliğine oynayan Erdoğan’ı engellemek için elinden geleni ardına koymaz.
Ve Türkiye’nin tozunu bile Suriye’ye kondurmayacak olan ülke Rusya’dır. 1992’de Suriye’nin Rusya’ya borcu 13 milyar dolardı. 2005 yılında Rusya Suriye’nin borcundan 10 milyarı yeni silah alımı garantisi verilmesi karşılığında sildi. Suriye’ye Rusya’dan önleme uçağı MiG-31, füzesavar kompleksi C-300 ve diğer gelişkin silahlar satılmaya başlandı ve Tarsus limanında 1971 yılında kurulmuş Rus askeri üssü daha da geliştirildi. 2008 yılında iki ülke arasında yapılan yeni bir anlaşma ile bu askeri üsse nükleer silahlar yerleştirme izni çıktı. Rusya 2000-2010 yılları arasında Suriye’ye 1.5 milyar dolar değerinde en gelişkin silahlar sattı.
Diğer faktörleri unutsak dahi Türkiye, yüzde 60 enerji bağımlısı olduğu Rusya’ya kafa tutmak bir yana ‘gözünün üstünde kaşın var’ bile diyemez. Rusya kılını oynatırsa Türkiye’nin feleği şaşar. Yeri gelmişken hatırlatalım ki, Türk’ü Rus’a bağımlı kılan ‘Mavi Akım Projesi’ni Türkiye, 1999’da Rusya’nın Öcalan’a destek çıkmaması karşılığında imzalamıştı. Öcalan adama neler yaptırıyormuş!
ERDOĞAN BLÖF YAPIYOR VE İÇ KAMUOYUYA OYNUYOR
Elbette ki, Türkiye boş durmayacaktır. Kurdlerin Batı Kurdistan’da haklarına kavuşmaması için elinden geleni yapacaktır. Velâkin Türkiye’nin ‘elinden gelenler’ sınırlıdır. Suriye kapılarının Türkiye’nin yüzüne kapalı olduğunu en iyi bilen Erdoğan ve hükümetidir. Türkiye yöneticileri, Suriye’deki Kürd özgürleşmesine fiziki müdahale yaparak engel olunamayacağını bildikleri için genlerinde olan kalleşliğe sarılacaktır. Mesela, Kürdleri birbirine düşürmeye çalışacaktır, Müslüman kardeşler gibi fundamentalist İslami örgütlere Kürdlere karşı durmaları karşılığında destekte bulunacaktır, Kurdistan Federasyonunu tehdit edecektir, Batı Kurdistan’daki özgürlük ve demokratikleşme hareketini PKK’yle ilişkilendirerek ABD ve Batı’nın ‘gözünü korkutmak’ için çabalayacaktır, Suriye ve Batı Kurdistan’da istihbari faaliyetler yürüterek birkaç yurtsever insanımızı öldürecektir. Yapabileceğinin tamamı bu tür kalleşliklerdir.
Geçen gün Türkiye’nin başbakanı Erdoğan, Türk kanal 24 televizyonuna temeline Suriye olaylarının oturtulduğu bir röportaj verdi. İyi incelendiğinde bu röportajın TC’nin Suriye politikası(zlığı)nın bariz bir belgesi olduğu açıkça görülmektedir. Türk başbakan, röportajda ‘müdahale’ falan laflarını kullanarak iç kamuoyuna ‘işte ölmedik ayaktayız’ mesajları vermeye çalışsa da Suriye konusunda çaresiz olduklarını söylediği her kelimede itiraf etmektedir.
Türkiye’nin başbakanı röportajda Batı Kurdistan’a müdahale ‘doğal hakkımız’ diyor. Bu, blöftür. İşti şayet Erdoğan’ın ‘deliliği’ tutar hesapsız kitapsız müdahalede bulunursa yaşayacağı hüsrandan sonra Kürdler ardınca yıllar boyunca ‘Siwar hatin peya çûn’ (Atlı gelip ayakla geri döndüler) şarkılarını okuyacaklar. Keşke AKP hükümeti Suriye Kürdlerine müdahalede bulunsa! Böyle bir müdahale, Kuzey Kurdsitan sorununun çözümüne misli görülmemiş bir katkı olurdu.
Adamımız palavra sıkıyor. Güney Kurdistan için de bir sürü madde sıralanarak ‘kırmızı çizgilerimiz’ falan denilmişti. Ancak tükürdüklerini yaladılar. ‘Kırmızı’ çizgiler yeşil oldu, mavileşti, beyazlaştı, silindi gitti. Şuan Kurdistan Federasyonu Türkiye’nin Almanya’dan sonra ikinci en büyük ticari panteri!
21. yüzyılda, ‘KÜRD YÜZYILI’ndayız ya. Yazgı böyle. Kürd siyasileri istemese dahi ve de Kürdlere rağmen Büyük Kürdistan kurulacak!
Erdoğan bir süre önce "Suriye'de bir kadastro çalışması yaptırmayız" demişti. Desin, bol keseden atmaya ne var? Dün tükürdüğünü de yalayacak. ‘Kadastro çalışması’ yapanlar sana mı soracak, sayın Erdoğan? Hadi erkeksen ‘Suriye’de kadastro çalışması’ yaptırma da bakalım marifetine. Geçti borun pazarı sür eşeğini Niğde’ye. Midyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan da olacaksın. Haberin yok.
Röportajda utanmadan, kızarmadan “Kürt halkı da (‘da’ sözcüğü çok önemli!!!) Türk halkıyla kardeştir” demiş. Bundan önce ise “Kuzey'de bir yapılanmaya sıcak bakmadığını” ifade ediyor. Ama Kürd halkının yüzde doksan dokuzu bu yapılanmaya sıcak yaklaşıyor, Erdoğan bey efendi. Senin kardeşliğini yesinler.
ERDOĞAN HAKARET ETTİĞİ BARZANİ’NİN YANINA DIŞİŞLERİ BAKANINI GÖNDERECEK
Kanal 24’e verdiği röportajda TC başbakanı Kurdistan Federasyonu başkanı Sayın Barzani’ye dünyanın gözü karşısında açıktan açığa hakaret ederek Kürd lideri ‘çirkin’ işlerle uğraşmakla itham etti.
Güney Kurdistan’da Batı Kurdistan’lı gençlerin eğitilmesine gönderme yaparak şöyle konuştu:
“Son olarak söylenen şu ifade çok daha çirkin; 'Biz Kuzey Irak'ta bunlara eğitim verdik ve bu eğitim neticesinde şimdi onları geri gönderiyoruz' yaklaşımları bu işin çok daha farklı boyutlara doğru gittiğini gösteriyor. Buraya da seyirci kalmak mümkün değil”.
Ve bu sözleri sarf eden Erdoğan, dışişleri bakanını Barzani’nin ayağına gönderiyor. Türk hariciye naziri Barzani’ye diplomatik laf kalabalığı içinde şu mesajı verecek: ’13 milyar dolarlık ekonomik ilişkimiz, Kurdistan petrolünün Türkiye üzerinden pazarlanması için ilkin anlaşmalarımız var. Bütün bunları ne üdüğü belirsiz Suriye Kürdleri için tehlikeye mi atacaksınız?!’
Sayın Barzani, diplomatik bir dille ‘Batı Kurdistan’da ve Suriye’de yaşayan soydaşlarımızın güvenliğinden endişe duymaktayız’ gabilinde sözleri mutlaka söyleyecektir ama ‘Sayın Erdoğan’ın şahsimize dönük hakaretamiz sözleri bizleri meyus etmiştir’ ifadesini de kullanır mı, bilemeyiz.
Sayın Barzani, Erdoğan’ın hakaretini sineye çekecek mi? İnanmak istemeyiz.
Barzani, Batı Kurdistan ve Suriye’deki gelişmeler konusunda kendilerinin Erdoğan ve Türkiye’den bugün itibarıyla yüz kat daha güçlü pozisyonda olduğunu biliyordur.
Mesut Barzani türk hariciyesini bağlayıcı olmayan diplomatik kelimeler kullanarak kendi Ankara’sına geri gönderecektir. Ancak Kurdistan başkanının Türk başbakanın hakaretine bir yanıtı olmalıdır. Bu da Güney Kurdistan’da eğitilen gençleri biran önce Kürd Ulusal Heyeti’nin onayıyla Batı Kurdistan’a göndermektir. Zaten ABD’nin sessiz onayı var…
Hejarê Şamil
hejare_shamil@hotmail.com