Saturday, November 28, 2015

Putin’in kırılganlığı – Murat Karadeniz

Tarih: 

Aşağıdaki bağlantıdaki makale emekli bir ABD Ordu İstihbarat Komutanı’na ait.
http://www.paulcraigroberts.org/2015/11/26/guest-column-from-george-abert-formerly-of-air-force-intelligence/
Kendi düşünce sistematiğime destek olacak paragrafları çevirdim.
“Türkiye’nin askeri gücü Rusya söz konusu olduğunda o kadar yetersiz ki, Washington’un desteğini almadan Türkiye’nin Rusya’ya karşı savaş nedeni olan bir eyleme kalkışması mümkün değil. Türkiye’nin kendisini NATO şemsiyesi altında güvende hissettiği söylenebilir, ancak NATO’nun Avrupalı üyelerinin, Rus uçağını düşürmek ve sonra da bu konuda yalan söylemek gibi akıldışı ve son derece sorumsuz bir eylemde bulunan Türkiye’yi bu eylemin sonuçlarından korumak için Rusya’yla sonu nükleer yok oluşa varabilecek bir savaş riskini göze alacaklarını düşünmek aptallık olacaktır. Türkiye düsürdüğü uçak konusunda özür dilemedi ve akla yatkın bir açıklama getirmedi. Eğer Erdoğan aklını kaçırmadıysa bu saldırının gerçek faili Washington’dur ve saldırının nedeni de Washington’un, Rus kuvvetlerine karada, havada ve denizde tartışmasız bir biçimde savaş alanı hakimiyeti veren yeni Rus teknolojisini çözmek istemesidir.”
Yazarın bahsettiği teknoloji -konunun cahiliyim bu nedenle yanlış şeyler söyleyebilirim- bir elektronik savaş teknolojisi. Bu teknoloji Rus uçaklarına sadece bir görünmezlik -stealth- sağlamıyor aynı zamanda düşmanın ‘elektronik görme’ kabiliyetini de yok ediyor. Öyle ki hem düşman uçakların radarları kilitleniyor hem de bu teknoloji uygulandığında düşman uyduları da, eğer tamamen değilse, kısmen körleşiyor. Yazar, Rusya’nın bu teknolojiyi Suriye’de iki defa kullandığını söylüyor; ilki Rus uçaklarının Suriye’de yaptığı ilk sorti sırasında, ikincisi ise yanıltıcı bir manevrayla Akdeniz’den Suriye hava sahasına sızmaya çalışan İsrail jetlerine karşı. İlkinde ABD ve İsrail radarları körleşiyor. İkincisinde ise yerden gelen uyarılara aldırış etmeyen İsrail jetlerinin hem ateş radarları hem de hedef radarları kapanıyor. Öyle ki uçaklar sadece, normalde sivil havacıların kullandığı AM bandı ile iletişim kurabilir hale düşüyorlar. Ruslar bu kanaldan İsrail jetlerine geri dönün çağrısı yaptı ve uçaklar tıpış tıpış geri döndü. Yazar, Pentagon’un bu uçak düşürme tezgahı ile Rusya’yı, bu yeni teknolojisini Suriye’de daha sık kullanmaya, kısaca göstermeye zorladığını söylüyor.
Ruslar benim hatırladığım kadarıyla bu teknolojiyi bir kez de Karadeniz’de ‘Donald Cook’ destroyerine karşı kullandılar. Koskoca destroyer silah taşımayan ama bu elektronik bastırma sistemine sahip olan bir Su-24 uçağı tarafından Karadeniz’in ortasında savunmasız hale getirildi. Haberin linki aşağıda, meraklılar daha fazla araştırma da yapabilirler:
http://tr.sputniknews.com/turkish.ruvr.ru/2014_04_18/Rus-uchagi-Amerikan-fuze-savunma-sistemi/
Uçağın düşürülme nedeni bu olabilir mi? Belki de. Ancak kesin olan şey uçağın bir komplo sonucu düşürüldüğü. Askeri bir uzman değilim, yine de 17 saniyelik ‘ispatlanamayan bir ihlali’ bile affetmeyen bir TSK hayal etmek zor. Ancak Birgün’de yayımlanan haber bu konuya tam bir açıklık getiriyor. Yazının linki aşağıda:
http://www.birgun.net/haber-detay/rus-haber-ajansindan-carpici-iddia-abd-ve-suudi-arabistan-destekledi-turkiye-vurdu-96171.html
Ben de alıntı yaptım.
ABD uçağı Boeing E-3 Sentry AWACS 24 Kasım günü Yunanistan’daki Preveze hava üssünden havalandı. Suudi Arabistan’ın Е-3А uçağı da Riyad hava üssünden havalandı. İki uçağın ortak görevi Rus uçaklarının yerini tam olarak tespit etmekti. Buna göre de ‘kurbanı’ seçtiler. Amerikan uçağının görevi Rus Su-24M2’nin silah kumandasının çalışma rejimini, arama durumunda mı olduğunu veya hedefe kilitlenip kilitlenmediğini saptamaktı. AWACS’ın bu bilgileri alabildiği biliniyor.
Bilindiği gibi Su-24M2 görevden dönüyordu ve uçağın pilotaj-navigasyon kompleksi navigasyon rejiminde çalışıyordu ve aktif eyleme hazır değildi. E3 uçağı Su24M2 hakkındaki bilgileri devriye gezen iki Türk F16CJ uçağına veriyordu. Bu uçaklar Türkiye için özel olarak üretiliyor. Bu uçağın özelliği AN/APG-68 radarıyla yönetilmesi ve ikinci pilot rolü görmesi.
Ancak bu bilgi yeterli değil. F16’ları ABD’nin Türkiye’deki Patriot karadan havaya füze sistemleri de destekliyordu. F16’ların uçuş izi hedefe ulaşmada üçgen (triangulasyon) yönteminin kullanıldığını gösteriyor. E-3A uçak çifti artı Patriot artı MENTOR uyduları. Ayrıca Geosat da kullanılmış olabilir. E3’lere Rus uçağının havada nerede olduğu, eşelon, hız, silah kumandası durumu bilgileri verildi.
Dolayısıyla Türk uçakları Rus uçağını tam olarak nerede beklemeleri gerektiğini biliyordu. F16 çifti 4-6 km mesafeden AIM-9X Sidewinder havadan havaya füzesini fırlattı. Rus pilotların kurtulma şansı yoktu. Su24’te AIM-9X füzesine karşı savunma sistemi yoktur.”
Kısacası, savunmasız durumda olan SU-24’ü pusuda bekleyen Türk F-16’ları ateş ederek düşürüyor. Hava sahası ihlali tam anlamıyla bir yalan. Erdoğan ve Pentagon, bir Rus uçağı düşürmeye karar veriyorlar ve bu kararlarını uyguluyorlar. Neden?
Rusya’nın ‘game changer’[1] olarak kabul edilen yeni elektronik bastırma teknolojisini görünür kılmak mı? Bu nedenlerden sadece biri olabilir.
Ancak bence soru yanlış. Pentagon ve Erdoğan’ın Rus uçağı düşürmek için nedene değil fırsata gereksinimleri var ve Rusya Suriye hamlesi ile zaten en baştan bu fırsatı verdi. Diğer türlü düşünmek kelimenin tam anlamıyla bir safdilliktir.
Bu saflığı aşabilmemiz için ortaokul bilgilerimize dönmekte yarar var; Ruslar ‘sıcak sulara’ inmek isterler, Osmanlı İmparatorluğu ise her zaman yol üstündedir.
Suriye’yi, Libya-Suriye ekseninde anlamlandırmak başka bir şeydir, Güney Çin Denizi, Ukrayna ve Suriye ekseninde anlamlandırmak bambaşka bir şeydir. Ortak bileşenler tabii ki vardır ama farklılıklarını anlamak bizim için şu anda çok daha yaşamsal.
2015 yılında bir Rusya Federasyonu savaş uçağının Türkiye-NATO tarafından düşürülmesi eğer bir kıyaslama yapmak durumundaysak ancak 1962 Küba-Türkiye füze krizi ile karşılaştırılabilir.  Kısaca; ABD gizlice (Dünya ve Türk kamuoyunun haberi olmadan) Türkiye’ye SSCB’yi hedef alan nükleer başlıklı Jüpiter füzeleri yerleştirir. Bunun üzerine SSCB’de ‘Küba’nın talebi üzerine’ Küba’ya ABD’yi vurabilecek orta ve kısa menzilli nükleer füzeler ve savaş başlıkları taşıyan ağır bombardıman uçakları konuşlandırmaya karar verir. ABD füzelerin Küba’ya ulaşmasını önlemek için Küba’yı abluka altına alır. ABD ve SSCB donanması Pasifikte karşı karşıya gelir. Nükleer bir yok oluşa en çok yaklaştığımız bu an, ABD ve SSCB arasında yapılan gizli anlaşmayla aşılır. ABD, Türkiye’ye gizlice yerleştirdiği Jüpiter füzelerini yine gizlice geri çekmeyi kabul eder, karşılığında SSCB de Küba’daki nükleer yapılandırmasını durdurur. SSCB donanması geri çekilir. Türk ve ABD Hükümetlerinin başta Rusya sonra Türkiye ve sonra da bütün dünya halklarına karşı düzenledikleri bu komplo gezegenimizi 1962 yılında bir nükleer yok oluşun eşiğine getirmiştir.
Şimdi yıl 2015 ve Türk-NATO-ABD -artık ne derseniz deyin, uçakları Suriye’de, Türkiye-Suriye sınırının 4 km içinde, ‘Suriye’nin talebi üzerine’, Rusya Federasyonu için yaşamsal bir görevi yerine getiren Rus savaş uçağını bir Pentagon-Erdoğan komplosuyla düşürür.
Değişmeyen şey ’emperyalizmin dünya hakimiyeti’ hedefidir. Ukrayna, Suriye bahanedir, asıl hedef Rusya’dır. Ukrayna, Rusya’nın Karadenizi ve Batı sınırı, Suriye ise Rusya’nın Akdenizidir. Putin, bir türlü kabul edemediği bu gerçeği anlamak-içselleştirmek zorundadır. Bu cümleye bir çok itiraz geleceğini biliyorum, benim gördüğüm bu basit gerçekliği Rus stratejistleri göremiyor mu diyeceksiniz. Eğer görüyorlarsa Putin neden ‘arkadan bıçaklandım’ diye sızlanıyor, tıpkı bizim ‘kullanışlı aptallar’ gibi Erdoğan’a arkasını mı dönmüştür? Bırakın Rusya Federasyonu Devlet Başkanını, aklı başında olan tek bir insan Erdoğan’a arkasını dönmez.
Türk ‘ilerici’ kamuoyunun bir kısmının Putin’in açıkladığı belgelerle Lahey’de yargılanabileceğine dair umudu, bir ‘ex machina’nın dışardan olaylara müdahele edeceği ve hayatlarımızı kurtaracağı inancı, sorunun çözümünü sorunun yaratıcısından beklemekten farksızdır. Erdoğan’ın emperyalizmin en kirli yanıyla kurduğu savaş ittifakı onu en azından ‘Lahey’, ‘evrensel hukuk’ gibi fantezilerden bağımsız kılmıştır. Bu ittifakın olmadığını, Erdoğan’ın bağımsız ve fevri hareket ettiğini düşünenler, IŞİD’le olan işbirliğinin bu ittifakın dışına taştığını iddia edenler ‘tarihsel bir yanılgı’ ve boş hayaller içindedirler. Bir Türk F-16’sını bir Rus savaş uçağına saldırtabilecek tek güç Pentagon’dur. Erdoğan ve Pentagon bu güç Erdoğan’daymış gibi yapmaktadırlar ve sırf bu nedenle Erdoğan artık Türk milliyetçiliğinin bayrağıdır; ‘Moskof’ uçağı düşürmüştür. Şiddetle doldurulmuş Türk halkına bu şiddetin en mükemmel hedefini göstermiş, yetmemiş tarihsel düşmana önemli bir ‘yara vermiştir’. Erdoğan Türk milletinin ‘BAŞKAN’ıdır artık. Bu konuyu da ‘bizimle’ (Türkiyeli sosyalistlerle) konuşmayıp muhtarlarla konuşması son derece normal ve akıllıcadır.
Okyanusun öbür yanındaki karanlık hayaletlere gelince; ABD dediğimiz monoblok bir gövde olmadığını biliyoruz. ABD çatısı altında, bazen birbiriyle çatışan amaç ve araçlarla, bağımsız hareket eden birçok grup olduğunu biliyoruz. Obama’yla Pentagon’u, aynı çizgide hizalanmış olarak görebilirsiniz ama bu yanıltıcıdır. Erdoğan ABD politik yelpazesinin en güçlü ve en tehlikeli olanıyla işbirliği yapmaktadır; Her iki Cumhuriyetçi aday da, -Trump’ı saymazsak- Suriye’deki Rus uçaklarının düşürülmesini ve Erdoğan’ın Suriye için önerdiği ‘uçuşa yasak bölge’nin zor kullanılarak hayata geçirilmesini desteklemektedir. En güçlü Demokrat aday Hillary Clinton da uçuşa yasak bölge projesinin destekçisidir. 2016 ABD seçimlerinde Donald Trump ve Bernie Sanders dışındaki bütün adaylar işte Erdoğan’ın çok yakın teşviki mesai yaptığı, her istediklerini eksiksiz hatta fazlasıyla yerine getirdiği ABD savaş sanayinin adaylarıdır. Onlar Türkiye için Erdoğan’dan daha kullanışlı bir lider, Erdoğan da onlardan daha karanlık ve daha güçlü ortaklar bulamazdı kendisine.
Emperyalizmin Suriye’de, İslamcı faşistler-Vahabi paralı askerler eliyle yürüttüğü savaş onun en son icadıdır. Emperyalizmin oku haline gelmiş ‘Cihad’, ‘orman halklarının’ arasına, sapı kendilerinden bir balta gibi dalmıştır. Karşımızda duran şey yeni Dünya Savaşı’dır. ‘Cihad’cıların değişen demografik yapısı, ‘Cihad’ın Ukraynalı neonazilerle işbirliği yaparak bu bölgeye sıçraması ve Ukraynalı neonazi birliğine ABD Özel Kuvvetleri tarafından eğitim verilmesi bu savaşın nihai hedefinin Rusya Federasyonu olduğunun bariz kanıtlarıdır. Bu savaşın hibrid bir savaş olması, düşük yoğunluklu olması şimdilik ‘vekalet savaşları’yla yürütülmesi bizi yanıltmasın. Her şeyin birdenbire değişebileceğine henüz tanık olduk.
Rusya Federasyonun Suriye batağından çıkması hiç kolay olmayacaktır. Putin’in Batılı liderlerle hızla devam eden görüşme trafiği içine düştüğü yanılgının devam ettiğinin göstergesidir. Rusya savaşın en kısa zamanda sona ermesini Pentagon ise sonsuza kadar sürmesini istemektedir. Pentagon, başta Erdoğan olmak üzere, bu politikasını bölgeye dayatacak araçlara da sahiptir. Emperyalizm şimdiye kadar icad ettiği en ‘ucuz savaşı’ yine bölge insanlarının kanıyla devam ettirmektedir. Pentagon savaşın her aşamasına eşit bir karşılık vermektedir. İlk Rus sortilerinden sonra başlayan Suriye Ordusunun saldırılarına İslamcı faşist çetelere tanksavar füzesi (Tow ve milan) göndererek karşılık vermiş, Suriye ordusu bir günde 20 tank kaybetmiştir. Rusya bu füzelerle başedebilmek için şimdi T-90 tanklarını sahaya sürmüştür, sonuçlarını göreceğiz. Uçağın düşürülmesi hamlesine ise S-400’ler ve Moskova Savaş Gemisiyle karşılık vermiştir. Rusya ucundan yakaladığı Suriye Savaşında önemli stratejik hatalar yapmaktadır. İlk hatası geç kalmaktı. İkinci hatası ise Erdoğan’a sırtını dönmek oldu. Putin sağda solda Erdoğan’ın ‘dedikodusunu’ yaparak, sağır sultanın bile duyduğu ve bildiği gerçekleri tekrarlayarak bu süreci leyhine çevirebileceğini düşünüyorsa tıpkı bizim ‘Liberal’ler gibi büyük bir yanılgı içinde demektir.
Rus uçağının düşürülmesinden sonra, Bahçeli’nin Erdoğan’a biat etmesi, Can Dündar’ın tutuklanması bizi bekleyen çok daha zor günlerin habercisi. Faşizmin, cihatçı kıyafetiyle, iç politikada ve günlük hayatımızda bir savaş dalgasıyla birlikte topyekün üstümüze geleceğini tahmin etmek zor değil. Erdoğan Rus uçağını düşürerek, Suriye’deki Rus kuvvetlerini Brezinski’nin dediği gibi ‘kırılgan’ hale getirmiş ve Pentagon’daki karanlık ortaklarıyla beraber yine 1962’deki gibi Türkiye’yi Dünya Savaşının öncüsü haline getirmiştir. Anlamamız gereken şey bizi bu devasa sorundan bizden başka kimsenin kurtaramayacağıdır; ne Putin ne Obama ne de Lahey bizim çözümümüz olabilir sadece yanılgımız olabilir.
[1] Oyunun kurallarını değiştiren olarak çevrilebilir.