Thursday, November 19, 2015

13 Kasım 2015 Paris saldırıları üzerine

19.11.2015 rusencakir.com 


Paris’teki saldırılardan bir gün sonra periscope’ta yaptığım değerlendirmeyi Sedat Ateş yayına hazırladı.
 
Dün gece Paris’te çok büyük bir saldırılar dizisi oldu. Hayatını kaybedenlerin sayısının 100'ü aştığı söyleniyor. Gerçekten 11 Eylül düzeyinde bir saldırı bu. Daha önce Londra’da ve Madrid’de tren istasyonuna konulan bombalar vardı, Paris’te Charlie-Hebdo dergisine yönelik saldırı vardı. Bu saldırıların hepsi önemli saldırılardı, ama dünkü saldırı bambaşka bir şey. Daha önce Avrupa’daki diğer saldırılar için de Avrupa’nın ya da İspanya’nın veya İngiltere’nin 11 Eylülü denmişti, ama bu saldırı 11 Eylül tanımını fazlasıyla hak ediyor. 
Birtakım farklılıklar da içeriyor. 11 Eylül’e en fazla benzeyen yanı aynı anda birçok yerde saldırının olması; bir iddiaya göre 7 ayrı noktada birden saldırı gerçekleştirildi. Bu saldırıların restoranlarda, barlarda oturan, yemek yiyen, içki içen insanlara yönelik silahlı saldırılar; Bataclan konser salonunda olduğu gibi gençlerin ağırlıklı olduğu bir yerde insanların rasgele öldürülmesi şeklinde ve bazı yerlerde de intihar saldırıları, bombalı saldırılar şeklinde olduğu söyleniyor. Burada olayın merkezinde Stade de France’da yapılan Fransa-Almanya dostluk maçının olduğunu görüyoruz. Çünkü siyasetçiler de, örneğin Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande da maçtaydı. Onun etrafında kotarılmış bir eylem olduğu görülüyor.
Bir kere burada çok net bir şekilde şunu söyleyebiliriz: Çok örgütlü, çok ince çalışılmış, çok organize bir eylemler, saldırılar dizisi. İkincisi, Fransa gibi istihbaratın çok güçlü olduğu, özellikle bu tür saldırılara karşı istihbarat faaliyetlerinin çok yoğun olduğu bir ülkede ve Charlie-Hebdo’dan sonra böyle bir saldırının olabilmesi gerçekten de çok şaşırtıcı. İstihbarat zaafından söz etmek gerekiyor, öte yandan olayı gerçekleştirenlerin profesyonelliğinin de altını çizmek lazım. 
Kimler yaptı sorusu şimdilik yanıtsız ancak ilk akla gelen tabii ki IŞİD. IŞİD karşısında gerileyen El Kaide’nin yapmış olma ihtimalinden de söz ediliyor, ama benim ilk aklıma gelen IŞİD. Üstlendiği yolunda haberler çıktı, ancak bu doğrulanmadı. IŞİD genellikle eylemlerini, saldırılarını üstlenen bir yapı. Eğer bu saldırıyı IŞİD gerçekleştirmişse, özellikle hayatını kaybeden, kendini öldüren ya da polis-güvenlik güçleri tarafından öldürülen militanlarının adlarını da vererek bunu üstlenecektir muhtemelen. Charlie-Hebdo saldırısından çok daha farklı bir süreç işledi Fransa’da. İlk andan itibaren olağanüstü hal ilan edildi, insanların gerekmedikçe sokağa çıkmamaları istendi, her türlü gösteri vs. iptal edildi. Çok farklı bir savaş algısı olarak görüldü ki zaten Fransız basınının büyük bir kısmı da birinci sayfalarında bunu bir savaş olarak tanımlıyor. Charlie-Hebdo saldırısında bir peygambere, Hz. Muhammed’e hakaret eden karikatürler nedeniyle olayın özel nedeni olabileceği olgusu üzerinde duruluyordu. Dolayısıyla o olay belli ölçülerde tüm Fransa’ya yapılmış, tüm Batı'ya yönelik bir saldırı olarak algılanmamıştı. Ama bu sefer tamamen kendi halinde, sokakta yemeğini yiyen, maça giden, müzik konserini dinleyen insanlara yönelik bir saldırı olunca, bu tamamen Fransa’ya yönelik bir saldırı olarak görüldü. Daha gece saldırı haberi geldikten sonra Fransa’nın önde gelen gazetelerinin yaptıkları ilk yorumlarda bunu gördük. Ve burada şu âna kadar Fransa’dan gelen haberlerde hemen hemen herkesin saldırının şokunu yaşadığı, bir arada devletle beraber hareket ettiğini görüyoruz, böyle bir olay yaşanıyor. 
Buradaki mesaj nedir? Mesaj çok net bir şekilde tüm Batı'ya yönelik, özellikle Suriye merkezinde gelişen, Irak’ı da kapsayan son dönemlerdeki çatışmalarla ilgili, Batı'yı, özellikle de Fransa’yı buralara müdahil olmaktan uzak tutma arayışı olduğunu düşünüyorum. 
Neden Fransa? Çünkü Fransa Avrupa’da en çok Müslüman nüfusa sahip olan ülkelerden biri. Burada IŞİD, El Kaide gibi yapıların belli bir kitle tabanı da var, buralarda örgütlenme, hazırlık yapma imkânları çok daha yüksek. Öte yandan Fransa yakın zamanda Suriye’de IŞİD’e karşı mücadelede doğrudan rol oynadı. Hatta Fransız basınında, Fransız uçaklarının doğrudan, Fransa’dan IŞİD’e katılmış gönüllülerin, savaşçıların olduğu yerleri bombaladığı yolunda haberler çıktı. Yani Fransa doğrudan IŞİD ile savaş içerisinde, en azından Suriye’de. 
Olayın böyle bir yönü var. İkinci bir yönü tabii ki çatışma ortamını, savaşı Batı'ya taşımak ve Batı'ya taşınmış savaşla birlikte kendi topraklarında, kendi esas savaş yürüttüğü alanlar olan Suriye, Irak’ta daha rahat etmek. Yani kendisine Suriye ve Irak’ta, İslam coğrafyasının diğer yerlerine müdahale eden Batı'yı evinde vurarak onu meşgul etmek, bu topraklarla fazla uğraşmasına izin vermeme meselesi. 
Ama bir diğeri de Huntington’ın kavramıyla, bir tür "medeniyetler savaşı" haline gelmeye başladı. Tabii ki IŞİD'in, El Kaide gibi yapıların temsil ettiği şeyi medeniyet olarak adlandıramayız, ama bu yapıların gözünde Batılılar Batılı oldukları için, sırf Müslüman olmadıkları için bir hedefler. 
Bundan sonra ne olabileceği konusunda benim ilk aklıma gelen, bu saldırıların başka Avrupa ülkeleri ve Batı ülkelerinde sürebileceği. Nitekim Charlie-Hebdo saldırısından sonra da böyle bir değerlendirme yapmıştım, çok fazla bir şey olmamıştı, ama gördük ki yaklaşık on ay sonra çok etkili bir başka saldırıyla tekrar Fransa’yı vurdular. 
Bu tür yapıların aceleleri yok. İlla her şeyi hemen yapmak gibi bir dertleri yok. Zamana yayarak bunu yapabilirler. Ama Paris’teki saldırılar bize çok net gösterdi ki çok ince planlar yapabiliyorlar, imkânlara sahipler, militanları var ve bunlar ölmeye ve öldürmeye hazırlar. Bundan hiç çekinmiyorlar, ürkmüyorlar. Dolayısıyla bütün dünya, özellikle Batı ülkeleri artık bir savaş alanı.
Türkiye bundan nasıl etkilenir? Türkiye bundan birinci derecede etkilenir. Çünkü Türkiye, özellikle Suriye konusunda bu militanların, gönüllülerin IŞİD’e, El Kaide’ye vs. Batı'dan katılanların ya da gidecek olanların geçiş noktalarından biri. En azından bu yönüyle bile öteden beri Batılı ülkelerin sürekli uyardığı, bir şekilde eleştirdiği bir ülke konumundaydı. Son dönemlerde bu uyarı ve eleştiriler azalsa da varlığını sürdürüyor.
Bir diğer husus mülteciler meselesi. Mültecilerin akın akın Avrupa’ya gitmesiyle beraber, bunların Avrupa ülkelerine girmesine karşı çıkanların en önemli iddialarından biri aralarında teröristlerin de olabileceğiydi. Bu saldırı aynı iddiayı çok daha güçlü bir şekilde gündeme getirecek ve mülteci kabulüne zaten niyetli olmayan Avrupa’nın kapılarını iyice kapatması anlamına gelecek ve bu da mültecilik meselesindeki esas yükün Türkiye, Ürdün gibi Suriye’ye komşu ülkelerin sırtında kalacağını düşündürüyor bize. Çok büyük bir şok yaşandı, bu şokun ardından zaten Batı'nın imgeleminde çok da iyi bir imaja sahip olmayan İslam dini ve Müslümanların işlerinin çok daha zorlaşacağı muhakkak. 
Ama bu saldırıların sadece İslamofobiyi artırmak ya da Müslümanlara sorun çıkartmak için yapıldığı şeklinde ucuz değerlendirmeler yapmamak lazım. Saldırının hedefi bu değil kesinlikle. Ama doğuracağı sonuçlardan birisi bu. Bu da bu saldırıyı gerçekleştirdiğini tahmin ettiğimiz El Kaide, IŞİD gibi yapıların, ki IŞİD’in altını özellikle çizmemiz lazım, çok da umurunda değil. Yani onların “biz Fransa’da birilerine saldırırsak Fransa’daki Müslümanlara baskı olur, bu da iyi olmaz, yapmayalım” demeyeceklerdir. Tam tersine bu tür baskıların kendilerine olan ilgiyi, sempatiyi artıracaklarını düşünecekleri için bu tür baskıları da teşvik edeceklerdir, ettiler zaten. 
Çok kritik bir olay yaşanıyor, olay henüz tam olarak aydınlanmış değil. Saldırganların hepsinin yakalanmadığı biliniyor. Charlie Hebdo saldırısının ardından birkaç gün sürmüştü bunlar, bayağı bir sürecek. Devamı konusunda endişeler olacak. İnsanlar korkacaklar ve gözler bir şekilde Suriye’ye, Irak’a ve çevre ülkelere, dolayısıyla Türkiye’ye çevrilecek. Savaşın Fransa’yı gerçekten de ele geçirdiğini rahatlıkla söyleyebiliriz, Fransa'nın bir tür ateş altında olduğunu, savaş içerisine girdiğini söyleyebiliriz. Aldıkları tedbirler de bunu gösteriyor. Olağanüstü hal, sınırların kapatılması, insanların sokağa çıkmaması yönünde telkin edilmesi. Ama Fransa gibi ülkeler bunu çok fazla kaldırabilecek ülkeler değil. Çok zorlanacakları muhakkak. Nasıl baş edeceklerini çok kestiremiyorum. Kendileri de kestiremiyorlardır. Bu saldırının Charlie-Hebdo saldırısının ardından yaklaşık on ay sonra böyle büyük, kapsamlı bir saldırının yapılabilmiş olması tedbirlerin, bütün istihbarat faaliyetlerinin bir yerden sonra çok da etkili olamayabileceğini bize gösteriyor.