Sunday, June 8, 2014

RUSYA – ÇİN JEOPOLİTİK OYUNU



Immanuel Walerstein
“Batı” âleminde işbaşında olan hükümetler, siyasetçiler ve medya kuruluşları başka diyarlarda oynanmakta olan jeopolitik oyunu idrak etmede yetersiz oldukları anlaşılıyor. Rusya ve Çin arasında daha yakınlarda yapılan anlaşma ile ilgili analizler Batı’nın oynanmakta olan jeopolitik oyunu algılamada yetersiz olduğuna dair çarpıcı bir örnektir.
Rusya ve Çin, 16 Mayıs’ta, sonsuza dek devam edecek, ancak, askeri özelliği olmayan bir “dostluk anlaşması” imzaladıklarını ilan ettiler. Eş zamanlı olarak, Rusya doğalgazının Çin’e ihraç edileceği boru hattının inşa edileceği Doğalgaz Anlaşması’nı da ilan ettiler. Çin yönetimi, Rusya’nın kendi payına düşen boru hattını düşeyebilmesi için gerekli finansmanı sağlayacak. Gazprom Şirketi de (Rusya’daki en büyük doğalgaz ve petrol üretim firması), belli bir zamanda geçerli bir anlaşma konusu, Çin’e bazı ücret ayrıcalıkları tanıyacak.
Mayıs 15’te çıkan basın organlarına bakacak olursak, böylesi bir anlaşmanın neden mümkün olmadığına dair yorum yaplan makalelerle doluydu. Bununla birlikte, ertesi güne gelindiğinde, Batılı ülkelerin hükümetleri, siyasileri ve medya kuruluşları arasında Rusya Devlet Başkanı Viladimir Putin’in jeopolitik zafer kazandığını düşünenler (ve bu durumdan dolayı hoşnut olmayanlar) ile Rusya - Çin arasında anlaşma yapılması dünya siyaseti seyrinde herhangi bir jeopolitik farklılığın meydana gelmesine neden olmayacağı görüşünde olanlar şeklinde bir bölünme yaşandı.
Birleşmiş Milletlerde yapılan tartışmalar ve oylamalar sırasında bu durum açıkça görülüyor. Rusya ve Çin, son birkaç yılda yapılan Güvenlik Konseyi toplantılarında, genellikle değişik Avrupa ülkelerinin de destek verdiği, sonraki aşamalarda askeri müdahaleye zemin hazırlayıcı nitelikte, Ukrayna’daki iç savaş ve Ortadoğu’daki çok yönlü çatışmalar tarzında,  doğrudan bir müdahaleye imkân verme özelliği bulunan, ABD’nin muhtelif önerilerine çekince oyu veriyorlar.
Rusya’nın (ABD egemenliğine karşı) Ukrayna’da sergilediği iddia edilen tutumundan dolayı, ABD’nin uygulamaya çalıştığı tek taraflı yaptırımlar ve daha fazla yaptırımda bulunma tehdidi, Rusya’nın doğalgaz ve petrol ürünlerini ihraç etmesine yönelik mevcut anlaşmalara ilaveten, yeni pazarlara açılma arzusunda herhangi bir telaşlanma yaşanmasına yol açmadı. Ve konjonktürsel bu durum, yeri geldiğinde, ABD ile Rusya arasında daha önce yaşanan “Soğuk Savaş” halini yeniden gündeme getirdi. Acaba, iki güç arasında, egemen olmak amacıyla izlenen politika, Rusya ile Çin arasında yeni bir anlaşma yapılmasının gerçek çıkış noktası mıdır?
Her iki gücün, devletlerarasında farklı çıkar ittifakları kurma çabası içinde olduklarını düşünüyorum. Şöyle ki; Rusya aslında Almanya ile ittifak yapma arayışı içindedir. Ve Çin’in ise aslında ABD ile bir ittifak yapma peşinde koşmaktadır. Taraf devletlerin bu manevra girişimi aralarında “sonsuza dek ittifak” olarak ilan ediliyor.
Almanya’da, Rusya’nın Avrupa küresine dâhil edilme olasılığı karşısında içten içe bölünme yaşandığı açık. Böylesi bir anlaşma olması halinde Almanya’nın avantajı; ihraç edeceği ürünler için Rusya coğrafyası tabanlı pazarın konsolide edilmesi, enerji ihtiyacını karşılama garantisi ve Rusya askeri gücünü uzun vadeye yönelik küresel planına dahil edilmesi. Bu yönde bir oluşum, kaçınılmaz olarak, yalnızca Alman kamuoyunda değil, aynı zamanda, Polonya ve Baltık Devletlerinin de itiraz edeceği, NATO sonrası bir Avrupa’nın kurulması anlamına gelir. Rusya’nın bakış açısına göre, Rusya-Çin dostluk anlaşmasının amacı, Rusya ile faaliyet sürdürmeye uygun Almanya karşısında kendi konumu güçlendirmek.
Çin’e gelince, bu gelişmelerin yaşanmasında, esas olarak, ABD’nin Doğu Asya’daki faaliyetlerini zayıflatmayı hedefliyor. Ancak, Birleşik Devletler ile olan ilişkilerinde zayıflık yaşanması değil, tam aksine, güçlenmesi taraftarı olduğunu açıklıyor. Çin yönetimi, aynı zamanda, bu dönemde pazarlık yapma imkânı olduğu düşündüğü oranda ABD’de yatırım yapmayı planlıyor. Çin Cumhuriyeti, Doğu ve Güneydoğu Asya’da bölgesel egemen güç sıfatıyla, yükselen güç olduğunu Birleşik Devletlerin kabul etmesini istiyor. Çin yönetimi, Birleşik Devletlerin Japonya ve Güney Kore’nin bölgede nükleer güç haline gelmesini önlemede Çin nüfuzunu kullanmasını istiyor.
Çin’in bu dönemde arzuladığı şey, şüphesiz ki, ABD’de hâkim ideolojik dil ile uyumsuz olma hali değil. Bununla birlikte, Birleşik Devletlerde, özellikle en önemli kurumsal yapılarda olmak üzere, bu yönde gelişim gösteren ittifak alanlarında sessizce seyreden bir desteğin olduğu anlaşılıyor. Rusya’nın, dostluk anlaşması yaparak, kendi açısında faydalı gördüğü yönde Almanya’nın hareket etmesini arzuladığı gibi, Çin yönetimi de aynı düşüncesini ABD ile gerçekleştirmek istiyor.
Rusya ile Çin arasında sürdürülen bu jeopolitik oyun başarı ile sonuçlanacak mı? Kimine göre belki..! Kimine göre hiç bir şekilde. Buna rağmen, hem Rusya ve hem de Çin bakış açısına göre konuyu ele alacak olursak, oynanan bu jeopolitik oyunu sürdürmelerinde her iki devletin kazanacakları çok şeyleri var. Ama kaybedecekleri ise çok az. Esas sorun, Almanya ve Birleşik Devletlerdeki iç kamuoyu tartışmalarının yakın gelecekte nasıl seyredip, ne yöne evirileceğidir. Dünya siyasetinin, önceki dönemde olduğu gibi, ABD ile Rusya arasında “soğuk savaş” dönemine döneceği yönünde argümanlar var. Rusya ve Çin yönetimlerinin bu jeopolitik manevrasını basit bir karşı oyun olarak algılamak da, Rusya ve Çin’in aslında jeopolitik bir oyun oynadıkları ve diğer yandan da, bu oyuna karşı adım olabilecek adımları attıkları şeklinde yorum yapanların düşüncesidir.

Kaynak : http://www.iwallerstein.com/russian-chinese-geopolitical-game/

Çeviren: Nizamettin Karabenk