Türkiye’den uzun süredir katliamlarını kaygıyla izlediğimiz Irak ve Şam İslam Devleti (IŞİD) Musul’u da ele geçirdi; hani Misak-i Milli sınırlarımız içinde kalan, hani yıllarca bir koyup da üç alma hülyalarımızın vazgeçilmez ‘kızıl elma’sı diye sunulan!.. Çokkültürlü Musul’da bu vahşilerin sırf ‘kendilerinden saymadıkları için canlarını almayı hak gördükleri’ insanların can havliyle kaçışını izliyoruz... Kendilerini ‘muhafazakâr’ diye parlatan, ilkesiz, fikirsiz, zikirsizlerin pespaye hayal dünyalarının sonucuna bakın! Şimdi 1,8 milyon nüfuslu bu kent, besleyip büyümesinde bizim de katkımızın eksik olmadığı artık tüm dünyanın diline düşmüş bu vahşilerin elinde. Rehin alınan diplomatlarımız ve şoförlerimizle birlikte! Karşılığında ne diyorlar? Utanmadan “Sabrımızı zorlamayın” tarzı mesajlarla kuyruğu dik tutmaya çalışıyorlar.
 
Siyasi İslam’ın yıllardır her türlü mezhepçiliğinin bir lağıma dönüştürdüğü Irak ile üç yıldır her türlü musibetin taşındığı Suriye’de manzara ortada. Vaktiyle dış politikada allanıp pullanıp sunulan ‘stratejik derinlik’ şimdiden tarihe ‘stratejik rezillik’ olup geçti bile! Şimdi tek umabileceğimiz ahmakça hayallerle girişilen bu maceranın sonucunda, terör eylemleri ülkemizi vurmaması...
 
Bilin ki Türkiye’de bunları koruyup kollayan zihniyet ‘Türk tipi İhvanizm’dir, yani Osmanlı özentisi bir hayalperestlik ile şark kurnazlığı karışımı eklektik, akıllara ziyan bir zihniyet. Irak’ta da bunun karşısında Amerikan işgaliyle düğmesine basılmış rövanşist Şii mezhepçiliği vardır. Yarattıkları canavarları sevimli göstermek isteyenlerin Musul vakasını ‘Sünni isyanı’ diye pazarlayabilmesinin temelinde de iliklerine kemiklerine işlemiş bu mezhepçiliğin ‘siyasi kullanım değeri’ yatar. Zira her tür mezhepçilik düşmanını ziyadesiyle yaratıyor bu topraklarda... Günahı en başta bunu göremeyen, görüp de umursamayanların boynuna.
 
Biz kendi suçlarımızdan nasıl arınacağız onu düşünelim kara kara!.. Zira her ülke bir parça da ‘hak ettiği’ gibi yönetiliyor. Yalan, dolan, talan sadece sınırlarımızda da kalmadı, ‘stratejik rezilliğe’ dayanan dış politikamız sayesinde Suriye ve Irak’ta ölen onbinlerce garibanın kanı da elimizde... Hiç kaçacak yerimiz yok! AKP’yi iktidara getiren, bu tehlikeli dış politikayı uygulamasına göz yuman, takiyyelerine kanan asıl biziz! İşte bu yüzden yarın öbür gün bu katillerin orada burada intihar eylemleri düzenlemesiyle karşı karşıya kalırsak, bu da vebalimiz olacak.
 
Son yıllarda bütün ülkelere sirayet eden bu ‘İhvanizm’ temizlenmeden bölgenin bir nebze huzura kavuşmasına imkân ve ihtimal yok. Neden mi? En basit ifadeyle ‘ahmaklık’tan ötürü! Açalım biraz... Bunların pek çoğu gibi yağcılık, biat, kültürsüzlük, ahlaksızlık gibi nitelikleri sayesinde paye alabilenler örneğin, IŞİD’in Musul’u ele geçirmesini, bir komployla açıklıyor; ‘Gezi provokasyonu’! Gülmeyin, hep birlikte ağlayalım! Tabii ki hepsi bu kadar seviyesiz değil, mutlaka Halkbank gibi kamu kurumları ile diğer yandaş firmalardan alınan ilanlar ve gayrimeşru paralarla semirtilen kuytularda daha ‘seviyeli’ ahmaklıkları okuyacağız... Hiçbiri kalkıp ‘stratejik derinlik’ diye yazılmış o kötü ‘masal kitabının’ uygulanmaya kalkışıldığında bu ülkenin mezarının ‘derin kazılması’ dışında bir sonuç vermediğini de yazmayacak.
 
Bu rotadan ‘tam yol’ geriye basılmazsa durum fena. Zira bu icraatların baş aktörleri AKP’nin lideri, onun dışişleri bakanı ve Suudi istihbarat şefi Prens Bender’e özenenlerin sırasıyla birer kademe atlaması yani cumhurbaşkanlığı, başbakanlık ve dışişleri bakanlığına getirilmesi olasılığı yüksek. Eğer, Türkiye halkları bu korkunç geleceğe ‘hayır’ demezse, işte ondan sonrası mahşer! Ve AKP’lisi başta olmak üzere 76 milyonun her bir ferdi bu mahşerin sorumlusu. Böyle bir iktidarı bu güzelim ülkeye getirme basiretsizliği gösterdiğimiz için...
 
ceydak22@gmail.com
Twitter: @ceydak