Saturday, April 13, 2013

Sessiz ve derinden gelen Suudi çalımı!


FEHİM TAŞTEKİN
Suudiler, Katar ve Türkiye destekli Müslüman Kardeşler'in (İhvan) Mısır'daki gibi Suriye'de de iktidarı ele geçirmesinden korkuyor

Suudi diplomasisi, sezilmesi en zor diplomasi türü. Sanki çölün kumlarında süzülen yılan sessizliği. Sadece oynayan taşların yönüne bakarak bir Suudi müdahalesi sezmek mümkün. Türk dış politikası aktifleştiğinden beri de Suudilerle yollarımız sıklıkla kesilir oldu. Mısır’dan Yemen’e, Suriye’den Lübnan’a ve Irak’tan Bahreyn’e uzanan hatlarda Türkiye, Katar ve Suudi Arabistan ortak kabın bileşenleri gibi hareket ediyor gözükse de ciddi rekabet söz konusu.

Suudi Arabistan’ın Arap isyanlarına verdiği tepkiler ve bölge politikalarının rengini belirleyen 2 unsur var: Birincisi, Şii nüfuzuna karşı Sünni kalkanı oluşturma adına İran’la savaş. İkincisi, Suriye-İran eksenine karşı birlikte hareket ettiği Katar ve Türkiye ile rekabet. Riyad’ın bölge siyasetini anlamak için en yeni gelişme olarak Lübnan’daki başbakan operasyonundan başlayalım. Lübnan yıllardır Suudilerin Suriye ve İran’la ‘vekâlet savaşı’ yürüttüğü bir sahne. Şam-Tahran hattı Şii Hizbullah ve Hıristiyan müttefikleri, Riyad da Hariri ailesi ve Sünni gruplar üzerinden Lübnan siyasetini yoğuruyor. Zikzaklarıyla ünlü joker oyuncu Dürzi lider Velid Cambolat’ı yanına alan da hükümeti kuruyor.

Lübnan’da ince operasyon

Eski Başbakan Refik Hariri’nin 2005’te öldürülmesi üzerine Suriye, Lübnan’daki askerlerini çekince Suudilerin eli güçlenmişti. Ancak Hizbullah’ın 2006’da İsrail’in bileğini büküp siyasette ağırlığını koymasıyla yeni bir denge oluştu. Kavgalar bitmedi ve Hizbullah, 2011’de Saad Hariri hükümetini devirip Hıristiyan müttefiki Mişel Avn ve Cambolat’ın desteğiyle Necip Mikati’ye hükümet kurdurttu. Yurtdışına çıkan Hariri de ülkesine dönemez hale geldi. Bu süreçte Suudi Arabistan oyun dışı kaldı. Suriye krizi Lübnan siyasetini esir alınca Riyad’a müdahale fırsatı doğdu. Hariri liderliğindeki Müstakbel’in başını çektiği 14 Mart Grubu, ‘Suudilerin adamı’ İç İstihbarat Şefi Eşref Rifi’nin görev süresinin uzatılması için diretti. Hizbullah’ın başını çektiği 8 Mart Grubu ise haziran seçimlerinden önce mevcut haliyle Müstakbel’e ‘haksız’ üstünlük sağlayan seçim yasasının değiştirilmesini istedi. Bu cendereyle baş edemeyen Mikati havlu attı. Suudiler ustalıkla Temmam Selam’ı başbakanlığa getirdi. Taif Anlaşması’na göre başbakanın Sünni olması şartı Suudilere hep müdahale imkânı verdi. İç savaşla boğuşan Suriye’nin ‘Beyrut kumandası’ kısa devre yaptığından rahatça hareket eden Suudiler son operasyonla ‘kördüğümü çözen ağabey’ payesini kaptı. Lübnanlı yorumcular Selam’ı ‘Suudçu’ olmasa da Suudiler için Lübnan’a dönüş bileti olarak görüyor. Bu süreçte Suudiler ve ABD’lilerle gizli müzakereler yürütse de Selam’ın Hizbullah’ı göz ardı ederek yol alması imkânsız. Hizbullah ile Hariri grubu arasındaki 2008’de yaşanan krizin çözümünde arabuluculuk yaparak Lübnan’a ayak basan Katar da Suudi öfkesini çekmeden Sünnilerin hamiliğine oynuyor.

İhvan’a karşı Selefisever

Suudiler Lübnan’da ayağını sağlama alınca Suriye’deki süreçleri de yönetme şansı yakalıyor. Buradaki rekabet daha keskin. Suudi Arabistan ile Katar ortak düşmana farklı aktörlerle vuruyor. Ortak kanaat şu: Suudiler, Katar ve Türkiye destekli Müslüman Kardeşler’in (İhvan) Mısır’daki gibi Suriye’de de iktidarı ele geçirmesinden korkuyor. Ortadoğu’nun iki kilit ülkesindeki İhvan iktidarı, kısa sürede Ürdün’de statükoyu değiştirip İhvan’ın Ürdün kolu ‘İslami Eylem Cephesi’ni muktedir yapabilir. Sonra sıranın kime geleceği belli. Domino etkisinin Körfez’e uzanması Suudiler için kâbus senaryosu.

Bir tarafta Şii dalga, diğer tarafta Sünni ‘siyasal İslam’ dalgası… Suudiler Yemen’de ‘güdümlü iktidar devri’ ve Bahreyn’de askeri müdahaleyle arka bahçeyi ‘Şii tufanı’ndan korudu. Çok aktörlü Sünni cephe ise ince hesap gerektiriyor. Malum Suudiler yıllarca Mısır’da İhvan’ın şahsında ‘siyasal İslam’a karşı antidot kabilinden selefileri arkaladı. “Şer’i devlet yoksa siyaset haram” diyen Selefilerin iktidar talebinin olmaması Suud’un işine geliyordu. Suudilerin İhvan alerjisini görmek için El Arabiye’nin yayınlarına bakmak kâfi. Mesela Muhammed Mursi’nin tüm falsoları Arabiye’nin dilinde. El Ezher’i ele geçirmede de Katar-Suudi kapışması yaşanıyor. Katar’ın himayesindeki Yusuf el Karadavi’nin El Ezher’in başına getirilmesi girişimine karşı El Arabiye, Selefilere mikrofon tutuyor. Suudiler yeni süreçte Filistin’de de kaybeden taraf oldu. Halid Meşal’i Şam’dan koparıp Hamas’ın yeni patronu olan Katar bu hamleyle kuşkusuz en fazla Suudilerin sinirini zıplattı. İhvan’ın Filistin kolu Hamas’a karşı Riyad’ın tercihi ‘laik’ El Fetih. Karmakarışık Suriye cephesinde kimin kimi desteklediği ise ayrı bir yazı konusu.